03

861 65 40
                                    

Lee Taeyong

Dersim bitince okuldan çıkıp arabaya bindim ve eve sürmeye başladım. Bugün yorulmuştum ve biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Hafta sonunu evde yatarak geçirecektim. Gelince arabadan inip eve doğru yürümeye başladım. Jungwoo'nun okulda olduğunu düşünüp anahtarımı çıkardım. Kapıyı açar açmaz karşıma dikilen Jungwoo küçük çaplı bir şok yaşamama sebep olurken kafasına anahtarı fırlattım ve içeri girdim.

"Sen beni öldürmeye mi çalışıyorsun! Manyak herif!"

"Aaah! Hyung niye anahtar fırlatıyorsun ya!"

"Sus! Hem sen neden okula gitmedin bugün?"

"Gittim aslında. Ama son üç dersin boş olacağını öğrendik, nöbetçi öğretmen de yoktu. O yüzden çıktık."

"Ben varım ya! Dersim yoktu benim, beni çağırsaydınız."

"Hyung ben aslında seni çağıracaktım ama sonra vaz geçtim."

Hızlıca çantamı odama fırlatıp oturma odasındaki geniş koltuğa attım kendimi.

"Çünkü eve gelip kıçını devirip yatmak daha kolay geldi."

"Eheheh, evet."

"Bir de gülüyor. Ne yemek var?"

Omuz silkip dolabı işaret etti.

"Bilmem ki. Dolap bomboş."

İç çekip telefonumu çıkardım.

"Tamam, bugün tavuk yiyelim yarın alışveriş yaparız."

"Hyung bira da söylesene~"

"Evet, doğru. Bira da söyleyeyim."

...

"Hyung bira söyleyecektin?"

Önümdeki birayı işaret edip konuştum.

"Ettim ya zaten."

Dudaklarını büzüp bana döndü.

"İyi de hyung burada bir tane bira var."

"Sana söyleyeceğim demedim zaten."

"Ama hyu-"

"Sus ve yemeğini yiyip kolanı iç velet."

"Of."

Jungwoo'yla o 8. Sınıfken tanışmıştık. Annesi ölmüştü ve babası da onu 10 yaşındayken yetimhanede bırakmıştı. Onu evlat edinen koruyucu ailesi de ona çok iyi bakamadığı için yetimhaneye geri göndermişti. Ben de o 8. Sınıfken üniversiteden yeni mezun olmuştum ve 24 yaşındaydım artı olarak yeni öğretmen olmuştum. Bir gün kaldırımın kenarında ağlarken bulmuştum onu, ne olduğunu sorduğumda yetimhaneye dönmek istemediğini söylemişti. Elinde kimlik kartı ve sırtında çantasıyla bana onu geri göndermemem için yalvarmıştı. Şuan o lise 2. sınıf öğrencisi ve bende onun abisi ve öğretmeniydim, ben onun maddî ihtiyaçlarını karşılıyor ve onunla ilgileniyordum o ise bunun karşılığı olarak evle ilgileniyordu. Henüz 2 senedir birlikte yaşamamıza rağmen birbirimizi çok seviyor ve önemsiyorduk.

Yemeğimiz bitince ortalığı toparlayıp film izlemeye başladık. Jungwoo bacağıma yatmıştı ben ise onun saçlarıyla oynuyordum. Gören bizi bir çift sanabilirdi. Hatta okuldan birileri şuan bizi böyle görse muhtemelen şuan okul gazetesinde boy boy fotoğraflarımız olurdu.

"Hyung?"

"Hm?"

Yavaşça kalkıp koltukta oturur pozisyona geçti.

"Şu Yoonoh meselesi var ya?"

"Sen de mi öğrendin?"

"Nasıl öğrenmeyeyim ki? Herkes bunu konuşuyor."

"Her neyse, eee?"

"Başıma bir iş gelmeyecekse bir şey diyeceğim..."

"Geveleme de söyle artık."

"Aslında çok yakışırsınız biliyor musun?"

Omzuna sert olmayan bir yumruk geçirdiğimde omzunu tutup sızlandı.

"Ama hyung böyle yaparsan olmaz ki ya! Sadece yakışacağınızı söyledim!"

"Bir öğrencimle yakışmak istemiyorum."

Kabul ediyorum. O sırada bir öğrencimin bu sözümü bana yedirteceğinden haberim yoktu.

"Kalk şimdi. Çanta falan hazırla, sabah denize gidelim, eğleniriz. Yutayla Youngho da gelir."

Sözümü bitirmemle birlikte Jungwoo'nun ellerini çırparak odaya koşması bir olmuştu.

"Yavaş ol, evi yıkacaksın!"

"Tamam~"

___
Taeyong'un planlarını bozma işlemi tamam 😎😎
(3 bölüm atsam mı diye düşünüyordum. Sonra dedim ki neden olmasın.)

08.07.20
Jungwiox🍷

𝑻𝒉𝒆 𝟕𝒕𝒉 𝑺𝒆𝒏𝒔𝒆🍷𝑱𝒂𝒆𝒚𝒐𝒏𝒈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin