22

387 36 50
                                    

-Yazar anlatımı-

Restoranda oturan okul takımının sporcuları ve öğretmenler, gruplar halinde sohbet ediyor, yemek yiyiyor ve içki içiyorlardı. Açıkçası... Sohbet etmek, yaptıklarının yanında bir hiç kalıyordu. İlk insanlar gibi bağırıyorlar desem daha doğru olurdu.

Herkes farklı konular konuşuyordu, bir tarafta hararetli bir şekilde futbol, bir tarafta derslerden alınan düşük notlar ve kalır, geçer hesaplamaları, bir tarafta klasik öğretmen muhabbeti -sınav konuları, kağıtları kimin hazırlayacağı, maaşların erken ya da geç yatması vs.- yapılıyordu. Ve anlayacağınız üzere Taeyong da bu gruba dahildi. Öğretmenlerin ders muhabbetinden sıkılan Taeyong, ayrı bir masada tek başına yemeğini yiyiyor ve bir yandan da sessizce bir şeyler mırıldanıyordu. Taeyong'un tek oturduğunu fark eden Yoonoh, bir bahane bulup arkadaşlarının arasından ayrılıp Taeyong'un tam karşısında dikildi. Taeyong kafasını kaldırıp ona anlamayan bakışlarını yönelttiğinde, önündeki sandalyeyi işaret edip konuştu.

"Oturabilir miyim hyung?"

"Tabi, otur."

Oturup gözlerini karşısındaki şarkı mırıldanan bedene dikti. Bir insan nasıl bu kadar güzel olabilir? Diye düşündü önce, sonra kafasını iki yana salladı. Hayır, o bir insan olamaz. Melek? Hayır. O bir şeytan, günahlarımın sebebi olabilecek kadar güzel, uğruna cehennemde yanmayı göze alabileceğim kadar harika bir yaratık. Karşımda duruyor ama ben ona dokunamıyorum bile, en büyük 7 günahtan biri de olabilir belki. Akla yatan, cazip ama yasaklı... Aklındaki düşünceleri savuşturmasına sebep olan şey, büyük olanın ona seslenmesi olmuştu.

"Beni seviyor musun gerçekten? Bu bakışta neyin nesi?"

Büyüğünün sorduğu soruyu sonrasında kendi ağzına kürekle vurmak isteyeceği bir şekilde yanıtlamıştı.

"Bilmem, belki..."

Taeyong'un içtiği su genzine kaçmış, boğazını yırtarcasına öksürmesine sebep olmuştu. Tabi bir de herkesin onlara dönmesine.

"Hyung, iyi misin!?"

Yoonoh eli ayağına karışmış bir şekilde suyu hyunguna uzattı. Taeyong suyu eliyle itip bir kaç kez daha öksürdü ve konuştu.

"İyiyim, iyiyim. Sorun yok."

Yoonoh, hyunguna söylediği şeyin yeni farkına varmış olacak ki ağzını eliyle kapattı.

"Hasiktir..."

Taeyong'un yüzü öksürmekten-utançtan ama...- kıpkırmızı olduğu için özür dileyip lavaboya koştu.

Lee Taeyong iç ses:bana yürüdü...

Lee Taeyong beyin:yok yok. Yanlışlıkla demiştir o.

Lee Taeyong kalp:gelin mi oluyoruz?

Lee Taeyong beyin:HAYIR.

Lee Taeyong kalp:evet evet.

Tae kendisiyle çelişirken biz onu yalnız bırakalım da biraz Jeno'ya bakalım?

Jeno da arkadaşlarıyla konuşurken telefonuna gelen mesajla irkilip ekrana baktı.

Huiyin:
Jeno maçınız nasıl geçti?

Gördüğü mesaja gözlerini devirip parmaklarını klavyede gezdirdi.

No ama Jeno:
Güzeldi. 39-27 aldık.

Huiyin:
Öyle mi~ tebrik ederimm 🤩

No ama Jeno:
Teşekkürler. Yemek yiyorum sonra görüşürüz.

Huiyin:
Görüşürüz🤩😋

Telefonunu tekrar masaya bıraktı ve yemeğini yemeye devam etti.

Huiyin, bana aşık ama belli etmediğini sanıyor... Salak değilim, bakışlarından anlıyorum. Zaten şuan bana yazması bile saçma. Takımda Woo hyung ve Yoonoh hyung var. Chohee sana "BİRİNİ CANIM ABİM BİRİNİ DE WOO ATTI! YENDİK!" diyip öve öve anlatmıştır tabiki... Her neyse.

Ardından yanında oturan Jungwoo'yla muhabbet etmeye başladılar.

"Jungwoo, Yoonoh'un kardeşiyle aranız çok iyiymiş?"

Jungwoo kafasını ona seslenen Yeongwon'a -12lerden- çevirdi.

"Evet hyung. Neden sordun?"

"Kızı bir kaç geceliğine ayarlasana bana?"

Jungwoo kaşlarını kaldırdı ve güldü. Sakin ol Woo. Kimseyi öldürmenin anlamı yok. Diyerek kendini sakinleştirmeye çalıştı.

"Kızı bir kaç geceliğine ayarlamak ha..."

"Hmhm. Çok bir şey istemiyorum ya."

"Sanki araba kiralıyor orospu çocuğu!"

Herkes bağıran Jungwoo'ya dönüp izlemeye başladı. Kaos mu arıyorsunuz? Jungwoo yaratır!

___
Günün ilk bölümü ❤️🍓
Oy verip ve yorum atarak bana destek olmayı unutmayın!

24.07.20
18.32
Hera🍷

𝑻𝒉𝒆 𝟕𝒕𝒉 𝑺𝒆𝒏𝒔𝒆🍷𝑱𝒂𝒆𝒚𝒐𝒏𝒈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin