Selamlar!
Nasılsınız?
Goryeo bu zamanda daha yavaş yavaş krallıkları birleştiriyormuş yani şu anda hala yani hikayenin geçtiği zamanda hüküm süren krallıklar var. Bunu bilip okuyun canlarım.
Keyifli okumalar.
...
Prens Taehyung sayesinde Songak'a geldiğimde, odama getirmişti beni Prens Hoseok'un emrindeki muhafızlar. Prens Taehyung beni Songak'a geldiğimizde Prens Hoseok'a vermiş ve arkasına bakmadan gitmişti. Kesinlikle hiç bir şey anlamıyordum. Neler oluyor bilmiyordum ya da delta ne yaşıyor bilmiyordum. Ormanda olanlarla şimdi olanlar ne içindi bilmiyordum. O kadar şey üst üste gelmişti ki artık beynim düşünce yetkisini kaybetmiş gibi hissediyordum. Birilerinin bana neler olduğu hakkında bir şeyler anlatması lazımdı acilinden.
Hekim gelip bacağımdaki yarayla ilgilenirken odaya Chaeyoung girmişti ve onun görünce, yaşların tükendiğini sandığım gözlerimden tekrar gözyaşları dökülmeye başlamıştı. Mutlu olduğum zamanların içinden birisini görmek bitmiş tükenmiş vücuduma biraz olsun iyi gelmişti. Chaeyoung odaya girdiğinde yüzündeki kocaman gülümsemeye tezat gözleri dolu doluydu.
Hekim odada bizi yalnız bırakasıya kadar Chaeyoung yatağımın kenarına oturup duygu dolu gözleriyle bana baktığına göre biliyordu. Ablamın ve Yungyeom'un öldüğünü. Hekim gittiğinden zaten ben de olan bakışları yaralı bacağıma indi. Titrek bir nefes alıp "Nasıl hissediyorsunuz Küçük Bey?" dedi. İfadesizce yüzüne bakıp "Çok iyiyim..." derin bir nefes alıp "Kaçırıldım ve köle olarak satılacaktım." duygusuzca kıkırdayıp, tekrar bana dönen gözlerinin içine bakıp göğsümdeki ağrıyı gözlerimden görmesini istedim.
"Biliyor musun bilmiyorum ama?.. Ablam ve Yungyeom, öldü." Dedim. Kalbimdeki boşluk sanki hiç kapanmayacakmış gibi orada yerli yerindeydi. Nefes almamı engelliyordu, her nefes aldığımda göğsüm sıkışıp, kalbimde bir ağrıya neden alıyordu.
"Küçük Bey... Lütfen kendinizi yormayın. Bunlarda geçecektir."
"Kapının önünde, Prens Hoseok ile karşılaştım. Size bir şey iletmemi istedi." Dedi durgun yüz ifadesiyle. Yüzünün aldığı şekle bakılırsa bana getirdiği haber iyi şeylere benzemiyordu. Kafamı sallayıp "Söyle." dediğimde ayağa kalkıp, yatakta yanı başımda dikilmeye başladı ve birden yüzüne yerleştirdiği büyük gülümseme ile neler olduğunu anlamayarak ona bakmaya başladım.
"Hanımım ve birinci Küçük Bey bulunmuş." Demişti.
"Ne!" Hemen oturduğum yataktan ayağa kalktığımda birden bacağıma saplanan acı ile tıslayıp bacağımdaki acıyı görmezden gelmeye çalışarak "Ne demek istiyorsun? O-onlar ölmedi mi?! Ablam ve Yungyeom yaşıyor mu?! Bir şey söyle!" son cümleyi sesimi yükseltip bedenimdeki bütün gücü tek seferde harcayarak söylemiştim. Geri, kalktığım yatağa ona dönük bir şekilde oturduğumda yanaklarından süzülen yaşlarla yere dizimin dibine diz çökmüştü.
"Küçük Bey, lütfen kendinizi yormayın... Onlar şu an yaşamıyor olabilirler lakin sizin yanınızdalar her zaman bunu unutmayın lütfen." Derin bir nefes alıp anlatacaklarından rahatsız olmuş gibi yüzünü buruşturmuştu ardından tekrar gülümseyip "İyi yanından bakın, merhum Zevce ve Küçük Beyin cesetleri bulunmuş." dedi. Ben onun gibi böyle bir haberle mutlu olamıyordum. Bencil birisi olarak onları yanımda istiyordum fakat böyle bir şey bir daha asla olmayacaktı. Derin bir nefes alıp kendimi gülümsemeye zorlayarak "Cesetler nerede bulunmuş peki?" diye sordum.
Derin bir nefes alıp gözlerimin içine bakan bakışlarını kaçırıp "Bu hadiseyi size nasıl söyleyebilirim ki?" sıkıntılı bir şekilde nefes verdi "Onların cesetleri ormanın içinde bulunmuş." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐿𝑜𝑣𝑒 𝐹𝑟𝑜𝑚 𝑇𝘩𝑒 𝐹𝑢𝑡𝑢𝑟𝑒 & 𝑇𝑎𝑒𝑔𝑔𝑢𝑘
FanfictionGözlerini açtığında kendini hiç bilmediği bir yüzyılda bulur. |Omegaverse~Historical Kingdom|