•Chap:8; Kanlı Kral: Gwangjong•

6.7K 910 457
                                    

Selamlar!

Nasılsınız?

Bebeklerim bölüme geçmeden önce size kurgu hakkında ufak bir iki şey söyleyeceğim:

Şimdi, normal omegaverselerde ruh eşini gözlerinin içine bakıp anlıyorsun fakat benim kurgumda hikaye gereği, kişi ruh eşini görmüş ise o zaman, o kişinin kurdu kendini hazır hissedince bir gece rüyasına giriyor. Rüya her şekilde olabilir ama genelde ıslak rüya oluyor ve bunu rüyada göz teması kurunca anlıyorlar yani hissediyorlar. Uyandıklarında ise o kişinin yine gözlerine bakınca kesinleşiyor rüyada bir kurt olarak görüyorsa ruh eşini o zaman o kişinin kurt formunun gözlerine bakınca anlaşılıyor ya da insan formundayken

Bir kişi ruh eşini bulunca diğer şahıs da bulmuyor ya da aynı anda rüya görmüyorlar. Kendi kurdu hazır hissedince gösteriyor rüya yolu ile asıl bedene ruh eşini ki asıl beden de insan formu oluyor.

Neyse  zaten okudukça anlayacaksınız ayrıca anlamadığınız bir nokta varsa da sormaktan çekinmeyin çünkü bu olay asıl kurgu.

Keyifli okumalar.

...

Tanrı için belki bu dönemde tekrar hayata  gelmek benim için bir ikinci bir şanstı belki de, önceki hayatımda yeteri kadar acı çekmeden öldüğüm için burada hesabımı kesiyorlardı. Bilmiyorum. Tek bildiğim içimdeki birden baş gösteren gereksiz tedirginlik ve korkuydu.

Her an her şey olabilirmiş gibi diken üzerinde  durmaya başlamıştım.

Son birkaç gündür nedensizce önceki hayatımdan kesitler görüyordum rüyalarımda ve bunlar kesinlikle günlük yaptıklarım, eski piç sevgilim, arkadaşlarım veya ailem değildi.

Rüyadan çok kabuslarımda okulda sırada otururken tarih dersi görüyordum ve hep Kore tarihinin o konusuna gelince, birden sınıftaki herkes kulaklarımı yırtacak derecede güçlü çığlıklarla ölüyordu. Zemin ve sıraların rengi koyu kırmızıya dönüyordu ve cesetler her yerdeydi, bedenleri etrafa rastgele saçılıydı. Ardından sınıfın kapısı gıcırtı ile açılıp, ağzında feri kaçmış gözleriyle bir erkek kellesi olan o siyah kürklü, gri gözleri olan kurt başı yere eğik bir şekilde giriyordu ve ben tam o an rüyamdan çırpınarak uyanıyordum.

O kurt kimdi? Neden birden böyle rüyalar görüyordum? O kurdun ağzındaki kimin başıydı? Gerçekten ikinci bir şans için mi  geri döndüm ya da yapmam gereken bir şey mi vardı? Son birkaç gündür bu sorular beynimi sikiyordu ve ben saçımı başımı yolacak dereceye gelmiştim.

Birde bunun yanında kimi aradığımı bilmez bir şekilde gözlerim sürekli birisini, birilerini, bir şeyi  arıyordu.

Sessizce iç geçirip elimdeki yeşim taşından yapılmış, altın oymaları olan tarakla ablamın ilk zamanlardaki canlılığı kalmayan saçları tarıyordum.

"Ne oldu Gguk? Bu aralar fazla düşüncelisin." Ablamın sesi ile irkilip düşüncelerimden arındım. "Bir şeyim yok sadece..." Cümlemin sonunu getirmeden susmuştum çünkü neden böyle olduğumu bende bilmiyordum. Ablama, karşısındaki aynadan bakıp hafif bir gülümseme verdim. Onun beni düşünmesini istemiyordum hem çok hasta hem de bedeni çok zayıftı birde beni düşünüp üzülmesini istemiyordum.

"Jeongguk, bugün çarşıya gitmeye ne dersin? Hem biraz düşüncelerinden sıyrılırsın." dedi ablam heyecanlı bir sesle. "Sizde mi geleceksiniz ama olmaz-" afallayarak sözlerimi kesen ablamın gözlerinin içine baktım. Gözlerinin altı mor halkalara ev sahipliği yapıyordu, parlayan bembeyaz teni artık ölü gibi morumsu bir beyazdı, dudakları sürekli kuru ve çatlaktı. Yine de beni düşünüyordu. 

𝐿𝑜𝑣𝑒 𝐹𝑟𝑜𝑚 𝑇𝘩𝑒 𝐹𝑢𝑡𝑢𝑟𝑒 & 𝑇𝑎𝑒𝑔𝑔𝑢𝑘Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin