7 Yıl Önce Bir Kış Günü AnkaraSinâ,bir kaç ay önce polis amiri olmak için eğitim görmek amacıyla Ankara'ya gelmişti.Okulun yurdunda bulunan odasını Mert adında bir çocukla paylaşıyordu.O gün ders yoktu.Bu nedenle Mert'le birlikte dışarı çıkmaya karar vermişlerdi.
2 genç adam kahvaltı edip hazırlandıktan sonra yurttan ayrıldılar.Aralık ayının başlarında olmalarına rağmen hava çok soğuktu.Etrafta yer yer dün akşam yağan kardan kalan küçük yığınlar göze çarpıyordu.
Yine de bu soğuk havada sohbet ede ede yürümek iyi gelmişti Sinâ'ya.Kalın siyah kaşmir paltosunun yakalarını kaldırmış,bere ve kaşkolunu takmış,kısaca soğuğa karşı tüm tedbirlerini almıştı çünkü.Yoğun ders programından fırsat bulup,küçük bir kaçamak yapmak güzeldi.
Tunalı Hilmi caddesinde bir süre yürüdükten sonra bir Cafe çarptı gözlerine.Mert hemen
"Hadi abi,biraz içeri geçip oturalım.Hava çok soğuk,bir kahve içsek içimiz ısınır."
deyince o yöne ilerlemişlerdi.İçeri girdiklerinde geniş camları,yine geniş ahşap tezgahı olan temiz bir mekanla karşılaştılar.Yerler açık ve koyu kahve tonlarında yer kadrolarıyla kaplıydı.Yuvarlak masa ve kolçaksız,koyu mavi minderli sandalyeler tıpkı tezgâh gibi koyu renk ahşaptı.
Tezgâhın arkasında bir mikro dalga fırın,portakal sıkacağı,oldukça fazla sayıda portal ve içinde çeşit çeşit pastanın bulunduğu camlı bir dolap göze çarpıyordu.
Mekân çok kalabalık sayılmazdı.Bu yüzden cam kenarında güzel bir masa bulup oturdular.Az sonra gelen garsondan kahve yerine birer fincan salep istemişlerdi.
Salepler gelip,sohbet başladığında bir kahkaha çalındı Sinâ'nın kulağına.Bu içten gülüşün sahibini merak etmişti.Başını sesin geldiği yöne çevirip etrafına bakındı.Mert genç adamın bu haline biraz şaşırmış,ama sessiz kalmıştı.
Görünüşe göre,hemen yan masalarında oturan sarışın kızdı o kahkahanın sahibi.Karşısında oturan kız arkadaşının anlattığı bir şeye gülüyordu neşeyle.Upuzun sarı saçları ve üzerindeki mavi boğazlı kazakla çok güzeldi.Önünde 1 fincan kahve vardı.
O anda garip bir şekilde tanışmak istedi o genç kızla.Ama olmazdı.Çünkü böyle bir şey yaparsa hem Mert'e,hem de kızın yanındaki arkadaşına ayıp etmiş olacaktı.Böyle düşünerek başını çevirdi ve Mert'le konuşmaya devam etti.
Kısa bir süre sonra önce kızlar,onların ardından da Sinâ'lar Cafe'den ayrıldılar.Ama genç adamın aklı kızda kalmıştı bir kere.
Ondan sonraki 2 hafta boyunca o kızı görebilmek için aynı Cafe'ye gidip durdu.Her gidişinde kızı görse de yanında hep aynı kız arkadaşı olduğu için tanışmaya cesaret edemedi.Böyle şeylerden hiç anlamazdı.
2 haftanın sonunda tam pes etmek üzereydi ki,yine o Cafe'de buldu kendini.Ayakları istemsizce oraya sürüklemişti genç adamı.Kız,onu ilk gördüğü masada oturmuş kahve içiyor,bir yandan da önündeki deftere bir şeyler karalıyordu.
Bir anda tüm cesaretini toplayarak kızın masasına doğru ilerledi ve
"Merhaba!Korkmayın sakın,adım Sinâ ve yalnızca sizinle tanışmak istiyorum."
diye konuştu.Genç kız kulağına dolan sesle başını önündeki defterden kaldırmış,şaşkınlıkla kocaman açılmış mavi gözlerini genç adama dikmişti.Bir süre kendisi gibi mavi gözlere sahip,sarışına yakın kumral genç adamı inceledi.Ardından,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMBER
FanficEski polis Sinâ,küçük kızı Derin ve güzel doktor Amber'in hikayesi...Kapak için @selinhantol arkadaşımıza çok çok teşekkür ederim ♥️