O gece dolunay vardı. Ayşe gökyüzüne bakıyordu ancak aklı başka yerdeydi. Bir mayıs esintisi okşadı uzun sarı saçlarını. Havuzun biraz ilerisindeki salondan kutlama müziği ve konukların sesleri geliyordu. Ayın aydınlattığı havuza çevirdi bakışlarını. Dönmek için çok geçti. Vazgeçemezdi artık. Arkasından yaklaşmakta olan adımları duydu. Titrediğini hissetti. Kaçacak yeri yoktu.
Ali salondan çıkmış havuza doğru yürüyordu. Garson ona Melis'in havuz kenarında kendisini beklediğini iletmesini söylemişti. Ne olmuştu acaba? Nişan kesilmeden hemen önce Melis'in yapacağı bir şeye benzemiyordu pek. Bu gece ikisi nişanlanıyordu ve tüm tören hazırlıklarıyla Melis ilgilenmiş Ali hiçbir şeye karışmamıştı. Siluetini gördü Melis'in. Havuzun en karanlık köşesinde bekliyordu. Yaklaştı.
"Melis?"
Arkası hala dönüktü ama yooo bu Melis değildi. Beyaz bir elbise giymişti ve saçları açıktı bu kadının. Melis bu gece saçlarını toplamış ve kırmızı bir elbise giymişti. Onu bu kadın mı çağırmıştı yoksa?
"Kimsiniz?"
Cevap yok.
"Hanımefendi kimsiniz?"
Ayşe döndü. Ağzını açacak gücü yoktu. Tüm cesareti, cümleleri yok olmuştu. İşte yıllar sonra Ali karşısındaydı. Uzun boyu, düz ve arkaya taranmış saçları, siyah gözleri ve keskin bakışlarıyla tam önünde duruyordu. Ona bakarken nefesi kesiliyordu. Bu sefer gerçekti, Ali karşısındaydı ancak Ayşe'nin sadece sessizliği vardı. Konuşamayacağını anladı. En iyisi gitmekti ancak adım atacak gücü de kendinde bulamadı. Öylece kalakaldı.
Ali karşısında sessiz duran kadını daha iyi görebilmek için yaklaştı. Ay ışığı yüzüne vuruyordu. Ne kadar güzel diye düşündü. Sarı, uzun saçları belirsiz dalgalar yaparak iniyordu aşağı. İri yeşil gözleri ve yumuşak bir yüzü vardı. Tanıyor muydu onu? Hayır, tanımıyordu ama yüzünde de çok bildiği bir şey vardı. Anlam vermeye çalışıyordu. Biraz daha yaklaştı. Kulak kesilse Ayşe'nin kalp atışlarını duyabilirdi. Kadının bir anda yığılacağını anladı. Tam vaktinde kollarından tutmuştu.
"Gitmeliyim. Lütfen."
Ayşe'nin aklına gitmekten başka bir şey gelmiyordu. Bayılmamak için zor tutuyordu kendini. Ali'nin ellerinin sıcaklığı teninde nefesini yüzünde hissediyordu.
"İyi misiniz?"
"Gitmeliyim."
"Kimsiniz hanımefendi, iyi değilsiniz. İçeri girelim lütfen."
"Lütfen. Gitmeliyim."
Ayşe son bir gayretle kendini Ali'nin kollarından kurtardı ve koşar adımlarla uzaklaştı. Ali arkasından bakakaldı. Kimdi? O mu çağırmıştı onu? Farklı bir şey vardı yüzünde, kokusunda. Tekrar görmek istiyordu yüzünü. Arkasından gitmeliydi neden duruyordu hala burada?
"Aliiii!" Melis bahçeye çıkmış ona sesleniyordu.
"Ali neredesin aşkım? Nişanımız kesilecek birazdan sen niye buradasın?"
"Seni göremedim, dışarı çıkmışsındır belki dedim."
"İçeride bir karışıklık çıktığını söylediler ona baktım. Garip, bir sorun da yokmuş. Neyse hadi içeri geçelim Aşkım."
Anlaşılan onu o kadın çağırmış ve bunu ayarlamıştı. Peki neden konuşmamıştı? Bayılacak gibi olmuştu. Onu tuttuğunda ne kadar titrediğini de hissetmişti. Garip.
Ayşe oradan uzaklaşırken Alinin peşinden gelmemesi için dua ediyordu. Başaramamıştı işte. Anlatamamıştı. Her şey boşa gitmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMRÜ BİR AŞKA ADAMAK
RomanceÇocukluğundan beri gizli ve büyük bir aşkla sevdiğin adamın yanlış bir kadınla evleneceğini öğrendiğinde ne yaparsın? Karşısına çıkıp konuşabilir misin? Yoksa sadece izler misin? Peki bir de aileleriniz yıllardır düşmansa? Büyük bir nefretin yangını...