Koşuyordu. Arkasından Ali'nin "Ayşe" diye seslendiğini duydu. Dönüp bakmadı, bakamadı. Daha hızlı koştu sadece. En iyi bildiği şeyi yapıyordu yine; Ali'den kaçıyordu. Sevdiği adamın yüzüne ondan ayrıldığını söyleyememişti. Ali en azından bunu hakediyordu. Ama o cesaret edememişti.
Evin sokağına girince koşmayı bırakıp yürümeye başladı. Nefes nefeseydi. Gözyaşlarını sildi. Bir çöp konteynerinin yanında durdu, cebinden telefonunu çıkarıp baktı ona. Bir an tereddüt ettikten sonra alıp çöpe attı. Ali'yle aralarındaki tek bağlantı da kesildi böylece.
Evin büyük demir kapısından içeri girdi. Bahçede yürürken zindanına geri dönmüş bir mahkum gibi hissetti kendini. Perişan haldeydi. Bir an önce odasına varıp haykırırcasına ağlamak istiyordu. Salona girdiğinde babasını koltukta otururken buldu. Bunu beklemiyordu. Vücudundan bir ürperti dalgası geçti.
"Baba?" dedi Ayşe tereddütle. Şimdi vücudunu bir öfke dalgası sarıyordu. Birçok şeyin sorumlusu kendi öz babasıydı. Tüm kayıplarını ona borçluydu.
"Demek döndün! Korumaları atlatmışsın dün."
"Evet baba."
"Neredeydin?"
"Ne önemi var?"
"İyice haddini aştın. Saygısız!" dedi babası bağırarak. Sinirden yüzü kızarmıştı. Ayşe cevap vermedi.
"Seni burada daha fazla istemiyorum. Derhal Fransa'ya dönüyorsun!"
"Hayır baba dönmeyeceğim!" dedi Ayşe keskin bir ses tonuyla.
"Bu ne cüret! Ne demek dönmüyorum?"
"Dönmeyeceğim, çünkü Koray'ın evlilik teklifini kabul ettim." dedi Ayşe babasının gözlerinin içine baka baka. Babasının yüzündeki öfkenin yerini şaşkınlığa nasıl bıraktığını gördü.
"Ne dedin sen?" dedi Selim İleri duyduklarına inanamamış bir şekilde.
"Evet baba doğru duydun. İstediğin oluyor işte, evleniyorum."
"Demek sonunda aklın başına geldi. Güzel... Ben şirkete gidiyorum, akşam konuşuruz"
Ayşe babası çıkıp gidince rahatladı. Koşarak odasına çıkıp yüzünü yastıklarına gömdü...
***
Öğleden sonra bir yaz yağmuru başlamıştı. Saatlerdir delicesine yağıyordu. Yağmurun sesine ara sıra gök gürültüsü sesleri de karışıyordu. Ayşe yatağından hala kalkmamıştı. Başka zaman olsa pencerenin yanına geçer, yağmuru dinler, toprak kokusunu içine çekerdi. Oysa şimdi, ızdırabını arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu bu yağmur. Kapalı hava onu daha da boğmuştu. Güneş batmış mıydı, batmak üzere miydi, anlaşılmıyordu.
Odasının kapısı çaldı. Kimseyi çekecek hali yoktu.
"Gelmeyin lütfen, yalnız kalmak istiyorum" diye seslendi.
Kapı yine de açıldı. Yasemin içeri girip elinde çantasıyla Ayşe'nin başucuna gelip durdu:
"Demek öyle!" dedi kızgın bir ses tonuyla.
"Yasemin?" dedi Ayşe şaşkınlıkla. Yataktan doğrulup oturdu. Yasemin ayakta dikiliyordu hala.
"Ayşe derdin ne senin?"
"Nasıl yani?"
"Bana yalan söylüyorsun artık sürekli."
"Özür dilerim" dedi Ayşe üzgün bir şekilde.
![](https://img.wattpad.com/cover/236970796-288-k528201.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMRÜ BİR AŞKA ADAMAK
RomanceÇocukluğundan beri gizli ve büyük bir aşkla sevdiğin adamın yanlış bir kadınla evleneceğini öğrendiğinde ne yaparsın? Karşısına çıkıp konuşabilir misin? Yoksa sadece izler misin? Peki bir de aileleriniz yıllardır düşmansa? Büyük bir nefretin yangını...