Ayşe gözlerini açtı. Çoktan gün aydınlanmıştı. Ali hemen yanında hala uyuyordu. Bir süre onu izledi. Baktıkça daha çok aşık oluyordu sanki. "Bu nasıl bir büyü Allah'ım" dedi içinden. Ali'nin dağılmış saçları, gözleri, dudakları, teni, o şahane kokusu... Uzanıp öpmek istedi ama uyandırma korkusuyla vazgeçti. Yıllarca özlem duyduğu ve yıllarca özlem duyacağı adamı sadece izledi...
Ali gözlerini açtığında yanında Ayşe'nin varlığını hissedince yüzüne bir gülümseme yayıldı. Ayşe'nin kocaman gözleriyle ona baktığını farketti.
"Günaydın Sevgilim" dedi Ayşe.
"Günaydın Sevgilim, ne zaman uyandın?"
"Bilmem, saate bakmadım"
"Neden uyandırmadın?"
"Çok huzurlu uyuyordun, kıyamadım."
Ali, Ayşe'yi kendine doğru çekip sarıldı. Teninin sıcaklığını, yumuşaklığını hissetti. Saçlarını kokladı, öptü.
"Tüm sabahlara böyle uyanmak istiyorum" dedi Ali.
"Hayat o kadar mükemmel değil Sevgilim" dedi Ayşe.
Ali, Ayşe'nin çenesinden tutup yüzünü yüzüne çevirdi, gözlerinin içine bakarak:
"Sevgilim, inan bana bir gün bunların hepsini gerçek kılacağım."
Ayşe'yi kendine çekip öptü. Bu güzel yaz sabahında yeryüzünde sadece ikisi vardı...
Günün artık sabah serinliğini çektiği bir saatte kalktılar. Ayşe dün çantasına attığı kot şortu ve beyaz tişörtü giymişti. Bugün rahat olmak istemişti. Ali de dolaptan yazlık bir gömlek ve ona uygun bir pantolon giydi.
Kahvaltı için mutfağa geçtiler. Ali buzdolabını açıp kontrol etti:
"Önceden geleceğimizi bilseydim dolapta daha çok şey olurdu Ayşe" dedi Ali hayıflanarak.
"Hiç önemli değil Sevgilim. Bakalım ne varmış? Hımm peynir, olmazsa olmaz zaten. Zeytin de var. İki de yumurta kalmış. Süper! Bakayım bu ne? Ooo ahududu reçeli. Bence her şey tastamam" dedi Ayşe gülerek.
"O zaman sana efsane bir peynirli omlet yapabilirim" dedi Ali gururlanarak.
"Hadi bakalım, göreceğiz" dedi Ayşe gülerek. Ali omleti yaparken Ayşe sallama çayları hazırlayıp masayı kurdu. Ali omleti tabaklara paylaştırdı. Masaya oturduklarında Ali ellerini kavuşturup Ayşe'nin omleti tadıp yorum yapmasını bekledi. Ayşe omletten çatalla bir parça alıp yedi. Ali dikkatlice yüzüne bakıyordu.
"Eeee?" dedi Ali sabırsızlıkla.
"Ne eee'si Ali?"
"Eeee yani tadı nasıl?"
"Ayy pardon, çok güzel olmuş, ellerine sağlık. Gerçekten omlette maharetliymişsin."
Ali gülümsedi.
"Afiyet olsun"
Kahvaltıdan sonra koltukta yan yana oturup Ayşe'nin yaptığı filtre kahveleri içtiler.
"Ali, kahveleri içtikten sonra kalkalım mı artık" dedi Ayşe.
Ali, Ayşe'ye yaklaşıp boynundan öptü. Gözlerini kapatıp derin bir nefesle kokusunu içine çekti:
"Zaman ne çabuk geçti."
Ayşe de gözlerini kapatmış, Ali'nin boynuna değen nefesiyle kendinden geçmiş gibiydi.
"Keşke hep burada kalsam seninle."
Bir süre koltukta sessizce oturdular öylece. Ayrılık vaktinin hüznü çökmüştü ikisinin de üstüne. Ali, Ayşe'yle bir sonraki buluşmalarının kaç gün sonra olabileceğini düşünürken, Ayşe Ali'yi bir daha göremeyeceği gerçeğiyle yüzleşmeye başlamıştı. Bu birlikte son saatleriydi. Düşünmemeye çalıştı ama bu gerçek yaklaştıkça ondan kaçmaya çalışmak giderek zorlaşıyordu. Ayşe'nin gözleri doldu.
"Hadi Ali gidelim, ne kadar beklersek gitmek o kadar zorlaşıyor."
"Haklısın" dedi Ali.
Hızlıca toparlanıp çıktılar evden. Ayşe eve son kez bakıp içinden "Hoşça kal" dedi.
"Yaseminlere gidiyoruz değil mi?" dedi Ali sorudan çok onay isteyen bir ifadeyle.
"Gerek yok bizim eve yakın bir yerde bırakman yeter." dedi Ayşe.
"Emin misin Ayşe? Yasemin'e gitmen daha garanti olmaz mı?"
"Babam şirkettedir zaten, sorun olmayacak merak etme."
Ali içinden, "Kesinlikle bir tuhaflık var" diye düşündü.
"Gidelim o zaman Sevgilim. Telefonları açabilir miyiz artık?"
"Hayır Ali dün söz verdin. Ayrılana kadar telefonları açmak yok dedik"
"Seni bırakınca şirkete geçeceğim, Metin'den işlerin son durumunu öğrensem iyi olacaktı."
"Beni bırakınca arar öğrenirsin."
"Peki, dün tamam dedim bir kere, ne dersen o"
Yol boyunca konuşmadılar. Ayşe konuşursa ağlayacağını biliyordu, en iyisi susmaktı. Kalbine keskin bir sancı oturmuş, canı yanıyordu. Ali ise bugün de Ayşe'ye verdiği sözü tutamadığı için kendini suçlu hissediyordu. Bu ayrılıklar bir gün bitecek demişti ve bugün o gün değildi. Kendini çok güçsüz hissediyordu.
Ali, arabayı birkaç sokak ileriye park etti. İkisi de sessizce önüne bakıyordu. Ayşe artık gözyaşlarını tutamıyordu. İnce ince sessizce akıyorlardı. Ali, Ayşe'nin yüzüne bakınca ağladığını gördü. Bir eliyle elini tuttu, diğer eliyle gözyaşlarını silmeye çalıştı. Ayşe'nin bu yüz ifadesi göğü başına yıkıyordu sanki.
"Ayşe, n'olur! Hani ağlamak yoktu!"
Ayşe bir anda Ali'nin boynuna sarıldı. Hüngür hüngür ağlıyordu. Vücudu ağlamaktan sarsılıyor, titriyordu.
"Ali, ben, ben..." Ayşe bir şeyler söylemeye çalışıyor ama kelimelerini hıçkırıkları boğuyordu. Ali iyice sarıldı Ayşe'ye.
"Ayşe, şşşş, sakin ol Sevgilim. Böyle yapma, kahroluyorum. N'olur böyle yapma."
"Ali seni çok seviyorum. Öyle çok ki. Kendimden çok, anlıyor musun?"
Ali, Ayşe'yi çekti kendinden, gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü ellerinin arasına aldı. Yüzünü yüzüne dayadı:
"Ayşe ben de seni çok seviyorum. Her şeyden çok. Şimdi gidiyorsun ama yine bana geleceksin, yine benim olacaksın. Anlıyor musun Sevgilim? Ne pahasına olursa olsun, biz hep birlikte olacağız. İnan bana. Anlıyorsun değil mi?"
Ayşe, sessizce başını sallıyordu. Şimdi gerçekten ayrılıyorlardı. Ayşe'nin yüreğini koca bir yangın sarmıştı. Nefes almak bile acı veriyordu. Ali ona 'bana inan' diyordu, o ise şimdi çekip gidecekti. Ali ondan nefret mi edecekti? Acaba kaç gece acıdan uyuyamayacaktı? Başkasını sevebilecek miydi?
Ali, Ayşe'yi kendisine çekip öptü. Ayşe'nin akan gözyaşları onun da yüzünü ıslatıyordu.
"Ayşe,sen ağlamayı kesmeden seni bu arabadan indirmeyeceğim, ona göre."
Ayşe, alelacele yüzünü sildi. Ali'nin yanında kaldıkça gitmek zorlaşıyordu. Bir an önce arabadan dışarı atmalıydı kendini.
"Tamam, ağlamıyorum artık" dedi Ayşe. Ali'ye yaklaşıp dudaklarından öptü, gözlerini kapatıp kokusunu içine çekti.
"Hoşça kal sevgilim" dedi ve Ali'nin bir şey demesine fırsat vermeden arabadan fırlayıp koşmaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMRÜ BİR AŞKA ADAMAK
RomanceÇocukluğundan beri gizli ve büyük bir aşkla sevdiğin adamın yanlış bir kadınla evleneceğini öğrendiğinde ne yaparsın? Karşısına çıkıp konuşabilir misin? Yoksa sadece izler misin? Peki bir de aileleriniz yıllardır düşmansa? Büyük bir nefretin yangını...