Ayşe salonda oturmuş Yasemin'i bekliyordu. Mektubu götürmesi için çok ısrar etmiş sonunda Yasemin'e kabul ettirmişti. Her satırı kalbine bir bıçak saplarcasına yazmıştı.
Kapı çaldı, Ayşe fırlayıp açtı. Yasemin'in yüzü çok asıktı. Ayşe'ye ters bir bakış attı onu kapıda bırakarak salona yürüyüp kendini koltuğa attı. Eliyle alnını bastırdı. Migreni tutmuştu yine.
Ayşe gelip Yasemin'in karşısına oturdu çekinerek. Sinirli ve üzgün olduğu çok belliydi.
"Yasemin, verdin mi mektubu?" diye sordu Ayşe ürkerek.
Yasemin Ayşe'nin yüzüne dik dik baktı:
"Verdim Ayşe verdim!" dedi kızarak.
"Ali okudu mu, bir şey dedi mi, nasıldı?"
"Okudu Ayşe. Keşke elime silah verip gönderseydin, tek atışla daha kolay olurdu."
"Demek o kadar kötü?"
"Berbat bir haldeydi çocuk. Mektubu okudu sinirle fırladı gitti"
"Nereye gitti Yasemin?"
"Ne bileyim Ayşe, fırladı gitti. Metin'e de peşimden gelme dedi."
"Nereye gitti ki? Metin bilir, Metin'e soralım Yasemin."
"Ayşe! Bu ne şimdi? Sana ne artık nereye gittiyse gitti. Sakın bunu yapma! Ne kendine ne de ona!"
"Yasemin, Ali'den ayrılsam da ondan vazgeçemem ki"
"Vazgeçemiyorsan kalk şimdi koş ona sarıl sıkıca hata yaptım de, özür dile"
"Yapamam Yasemin"
"Yapamıyorsan bana da ısrar edip durma."
"Yasemin, lütfen!"
"Hayır Ayşe! Verdiğin kararı asla onaylamıyorum ama bir karar verdiysen de ona göre davran. Akşama aileler evliliğinizi konuşacak. Kalk giyin, hazırlan artık yeni hayatına. Ben gidiyorum, başım çatlıyor!"
"Yasemin beni yalnız bırakma n'olur!"
"Asla! Bu iğrenç sabahın ardından daha da iğrenç bir geceyi çekemem. Kararlarının sonuçlarına hoş geldin de küçük kuzenim. Bu daha başlangıç."
Yasemin ayağa kalktı, gözleri dolu dolu ona bakan Ayşe'nin yüzünü avucuna aldı:
"Yazık oldu. Hoşça kal" dedi ve gitti...
***
Ali evinin bahçesine girerken güneş batmaya yüz tutmuştu. Bahçede aile doktorlarıyla karşılaştı:
"Doktor bey, bir şey mi oldu?" diye sordu.
"Annenizin sinirleri bozulmuş biraz, sakinleştirici verdim şimdi uyuyor" dedi doktor.
Ali doktorla vedalaşıp eve girdi. Salonda kız kardeşi koltukta yayılmış, telefonuyla oynuyordu. Dünya yansa umurunda olmayacak gibiydi.
"Ezgi, annem iyi mi?"
"İyi sanırım. Şimdi uyuyor, ama bir saat önce sinir krizi geçirdi. Çok kötüydü Abi görmen lazımdı."
"Niye, ne oldu?"
"Senin eserin diyebiliriz abicim."
"O ne demek? Noluyo?"
"Tamam kızma ya. Selim Ekinci aradı babamı. Oğlun kızımın peşini bıraksın demiş. Sonra bir sürü tehdit etmiş onu mahvedicem falan demiş. Babamla telefonda baya bağrıştılar. Babam aşırı sinirliydi. Sonra annem de bunları duyunca ağlama krizine girdi. Oğlum da amcası gibi olacak diye ağlayıp duruyordu, sakinleştiremedik bi türlü. Babam doktor çağırdı işte ondan sonra iğne yaptı da annem uyudu"
Ali sabahki öfkesi ve sonrasında yaşadığı şoktan dolayı bunu hiç düşünememişti. Nasıl aklına gelmedi Selim Ekinci'nin arayacağı? Ailesiyle önce kendisinin konuşması gerekirdi, böyle öğrenmeleri çok kötü olmuştu. Annesi ne kadar korkmuştu kim bilir?
"Demek ki seni kendine aşık etmeyi başaran kadın Ayşe Ekinci'ydi. Bu gerçekten sürpriz oldu!"
Ali, cevap vermedi. Ezgi'ye baktı. Olanlardan pek etkilenmemişti. Ona bu aile meseleleri anlamsız ve saçma geliyordu. O daha çok yaşının verdiği heyecanla bu aşkı merak ediyordu.
"Wooowww Ayşe Ekinci ha!" dedi Ezgi kendi kendine söylermişçesine. Ali, Ayşe'nin isminin her söylenişinde kalbinin sızladığını hissediyordu. Ayşe! Ahh bu kadın ona neler yapmıştı böyle?
"Çok mu güzel peki Abi? Ya da çok mu alımlı ve zeki? Yoksa yasak olması mı cezbedici geldi aslında?"
"Onun kim olduğunu bilmiyordum bile. Sana ne anlatıyorum ben de" dedi Ali kendine kızarak.
"Ama bu şahane bir hikaye olmalı lütfen anlat."
Ali, o sırada merdivenlerden inen babasının sinirli sesini duydu:
"Demek geldin!"
"Baba!"
"Çalışma odasına geçelim" dedi Serdar Bey.
Ali babasının ardı sıra çalışma odasına girip kapıyı kapattı.
"Ali, oğlum Selim'in dedikleri doğru mu?"
"Ne dedi tam olarak bilmiyorum Baba ama doğru olan şu ki biz Ayşe'yle birbirimizi seviyoruz."
"Nişanını da bu yüzden bozdun değil mi?"
"Evet Baba."
"Ali böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Sen çok mantıklı bir çocuktun her zaman. Ne oldu sana böyle? Selim'in kızı ve sen! Bu mümkün değil, hiç mi anlayamadın?"
"Baba nasıl olduğunu anlamadım. Onu severken buldum kendimi. Bu mantık ya da akıl işi değil."
"Ali bu iş olmaz. Zaten Selim tehditler savurup durdu. O tehlikeli bir adam Ali. Hem kendine hem ailene hem de kıza yazık edersin."
Ali sessiz kaldı. Ne diyebilirdi ki? Ayşe'den vazgeçmesi mümkün değildi ama karşısında üzüntüyle yalvarırcasına konuşan babası da onun elini kolunu bağlıyordu. Amcasının dediği noktaya varmıştı en nihayetinde: Ailesi için aşkını feda edecek miydi o da?
"Ali, oğlum, bak annen üzüntüden harap oldu, ilaçlarla sakinleştirebildik. Amcanla aynı yolda yürüyorsun. O da denedi Ali, olmadı. O aileye bulaşma. Hele bir de aramızda artık kara bir mazi varken Selim sizi onaylar mı? Ölür de izin vermez."
Ali kararlı bir sesle babasının gözlerine baktı:
"Baba, merak etme o adamın ne aileme dokunmasına izin veririm ne aşkıma. Ben elimden geleni yapacağım, vazgeçmeye hiç niyetim yok. İstesem de vazgeçemem. O yüzden baba lütfen siz de şuna karar verin: bana destek mi olursunuz yoksa siz de Selim Bey gibi karşımda mı durursunuz? Bunu düşün Baba" dedi ve babasının bir şey demesine fırsat vermeden odadan çıktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMRÜ BİR AŞKA ADAMAK
RomanceÇocukluğundan beri gizli ve büyük bir aşkla sevdiğin adamın yanlış bir kadınla evleneceğini öğrendiğinde ne yaparsın? Karşısına çıkıp konuşabilir misin? Yoksa sadece izler misin? Peki bir de aileleriniz yıllardır düşmansa? Büyük bir nefretin yangını...