26 Eylül 1950
Canım fena halde sıkkın. Sebebi ise Kemal. Geçen hafta okulu tamir ederken bir anda sergilemeye başladığı soğuk tavır yetmezmiş gibi ertesi gün de okulu temizlemeye gelmemişti. Onu beklemiştim, ama ne o bir açıklama yapmış ne de ben onu görmüştüm.
Onu ancak pazartesi sabahı gördüm. Evden okula gitmek üzere erken çıkmıştım. O ise atları kağnıya bağlıyordu. Yanına gittim ve:
"Hayırlı sabahlar, Kemal" dedim. Başı önüne eğikti. Yüzüme bakmadan:
"Sana da hayırlı sabahlar Muallim" dedi. En başa dönmüştük. İlk günlerdeki gibi yüzüme bakmıyordu yine.
"Dün gelmedin?" Dedim.
"İşim vardı." Diye mırıldandı. Sonra cevap vermemi beklemeden koşar adımlarla ahıra gitti.
Onun davranışlarını anlamlandırmaya çalışarak okula gittim.
Ertesi gün yine aynısı oldu. Ben selam verince yarım ağızla karşılık veriyor, sonra kaçıyordu.
Üçüncü gün hiç cevap vermedi bile.
"Kemal" dedim ona "Neden cevap vermiyorsun?"
Fakat buna da cevap alamadım.
Yine de vazgeçmedim. Dün de yanına gittim.
"Hayırlı sabahlar, Kemal" dedim. Çatılmış kaşlarıyla bana döndü. Bir cevap verecek oldu ama vermedi. O atları bağlayıp tekrar ahıra gidene kadar sabırla bekledim. Ama o ne cevap verdi ne geri geldi. Okula geç kalmamak için mecburen oradan ayrıldım.
Bu sabah ise evine hiç gitmedim. Onu rahatsız etmektense ben üzülürüm daha iyi diye düşünmüştüm. Kemal ise gitmediğim için daha rahat görünüyordu.
Ancak gün içerisinde fikrim değişti çünkü onu düşünmeden edemiyordum. Onu neyin kırmış neyin sinirlendirmiş olduğunu deli gibi merak ediyor, durmadan o gün yaptıklarımı gözden geçiriyordum.
Çıldıracak gibi olduğumda kararımı vermiştim.
Okul çıkışında evimin önüne çantamı bıraktım. Kemallerin evinin önünde onu beklemeye başladım.
Nitekim bir süre sonra babasıyla geldi. Ben Hayri Amcaya hal hatır sorarken kendisi yüzünde üzgün ve kızgın bir ifadeyle atları çözüyordu. Onları ahıra götürünce geri gelmeyeceğini anladım.
"Hayri Amca, bana müsaade edersen Kemal'le konuşmak istiyorum" dedim.
"Müsaade istemene bile gerek yok Muallim, istediğini yap. Yalnız, ahır kötü kokar, sen girmeyesin ben çağırırım."
"Hayır önemli değil Hayri Amca. Haydi iyi akşamlar"
Böylece ahıra gittim. Kemal atların önüne ot yığıyordu. Ahır gerçekten de kötü kokuyordu ama aldırmadım.
"Kemal?" diye seslendim, sıçradı ve nefes nefese bana döndü.
"Senin ne işin var burada?"
"Konuşmaya geldim"
"Konuşacak bir şey yok Muallim Efendi" diye tersledi beni.
"Bal gibi de var! O gün aramız gayet iyiyken birdenbire kendini geri çekmenin sebebini öğrenmek istiyorum."
Bir şey söylemedi, ters ters yüzüme baktı. Ona yaklaştım, geri çekildi. Yüzüne birdenbire bir telaş hakim oldu.
"Söylediğim bir şey mi rahatsız etti seni? Yoksa yüzüne dokunduğum için mi bu tavırlar? Böyle şeylerden rahatsız oluyorsan söyle. Ama yeter ki uzak durma benden."
Yüzüme bakarken yutkundu. Yüzü pembeleşirken:
"Ne olursun Muallim, git" dedi.
Ona daha da yaklaştım. Aramızda neredeyse hiç mesafe yoktu. Gözlerindeki telaş daha da belirginleşti.
"Aramızda soğukluk olsun istemiyorum. Bir mesele varsa çözelim, Kemal. Senden ayrı kalmak istemiyorum."
Gözlerine yaşlar hücum ederken tekrar yutkundu. Ellerini göğsüme koyup beni itti.
"Seninle konuşmak istemiyorum, Muallim. Sana yakın olmak istemiyorum. Anladın mı beni? Uzak dur benden!"
Beni kapıya kadar geri geri iterken kalbimi garip bir şekilde paramparça eden o cümleyi söyledi:
"Seni sevmiyorum!"
Onun ellerinden uzaklaştım. Geri dönüp evime yöneldim. Onun sesli ağlayışı beni mahvetti. Ama geri dönersem daha kötü olacağını biliyordum. Hem ben hem de o.
Boğazıma oturan kocaman yumruyu yutkunarak yok etmeye çalışırken koşar adımlarla evime gittim. Gözyaşlarımı ancak kapıyı kapadığımda özgür bıraktım.
Şimdi ise bitmiş bir haldeyim. Ne yaptığımı gerçekten bilmiyorum. Ama madem Kemal uzak durmamı istiyor, o halde ben de uzak dururum. Onu daha fazla üzmek istemiyorum.
Ben ise kendi kalbimi nasıl onaracağımı bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Man O To [BxB]
Fanfiction"Bir hikaye neden sonsuzluğa erişir?" Adam bu derin sorunun karşısında tereddüt etti, böyle bir şey beklemediği belliydi. Sonra toparlandı. "Bilmem, hikayenin baş karakterine sormak gerek" dedi ve gülümsedi. Sonra devam etti. "Tek bildiğim, herkes...