7 Ekim 2020
Güneşin bile ayazı yumuşatamadığı soğuk bir sabahın sessizliğini sahanın zemininde seken topun sesi bölüyordu. Can, elindeki basketbol topunu yerde sektiriyor, arada potaya atıyordu. Bir kez daha basket atma girişiminde bulunup da başaramayınca iç çekti.
O sırada ıslık çalarak sahaya doğru gelen Murat, Can'ı görünce şaşkınlıkla duraksadı. Can ona gülümsedi.
"Günaydın uzun adam"
"Günaydın kuzucuk. Seni buraya hangi rüzgar attı?"
Murat sahaya girip Can'a doğru ilerlerken Can suratını astı.
"Bana basketbol öğretmeyi teklif eden sen değil miydin?"
Murat onun saçlarını karıştırdı. Yüzünde muzip bir tebessüm vardı.
"Bu kadar hevesli olduğunu bilmiyordum küçük kuzu. Madem öğrenmek istiyorsun, o halde başlayalım."
Böylece Can'ın basketbol eğitimi başlamış oldu. Murat, onun potaya doğru bir atış yapmasını istedi. Can da onun dediğini yaptı. Her zamanki gibi tutturamayınca Murat'a yandan bir bakış gönderdi.
Murat topu yerden aldı ve Can'a verdi. Can topu iki eli arasında tutarken Murat onun arkasına geçti. Can bu ani yakınlık ile ürpermesine rağmen sırtını Murat'ın göğsüne yasladı hafifçe. Murat yutkundu ama heyecanını boş vermeye çalışarak Can'ın ellerini tuttu. Ona nasıl atması gerektiğini kısaca anlattı. Sonra hafifçe geri çekildi ve Can'ın atışını yapmasına izin verdi.
Bu sefer tutturduğunda Can sevinçle güldü.
"Yaptım, Murat! Gördün mü?"
Murat da güldü.
"Evet, cidden güzel bir basketti. Hadi devam edelim"
Bir süre daha atış çalıştılar. Yaklaşık yarım saatlik bir çalışmadan sonra Can bir üçlük attığında sevinçle zıpladı. Murat, ona hem mutlulukla hem de şaşkınlıkla baktı çünkü beklediğinden daha hızlı öğreniyordu Can.
Beş dakikalık bir moladan sonra çalışmaya devam edeceklerdi ki bir ses duyuldu:
"Ooo dostlar demek bensiz basketbol oynuyorsunuz?"Bora gülerek sahaya girdi. Can ona gülümseyerek karşılık verdi:
"Oynamıyorduk ki, Murat bana basketbol öğretiyordu."Bora Murat'a yandan bir bakış attı.
"Kim? Murat mı basketbol öğretiyor? Şaka mı?"
"Abartma Bora"
"Onun kimseye bir atış bile öğretmişliği yoktur. Öyle şeylerle uğraşmaz direkt profesyonel takılır"
Murat Bora'ya sinirli bir bakış attı. Can gülümsedi.
"Ben kimse değilim ama?" dedi. Murat'ın sinirli ifadesi hemen çözüldü. Can'a gülümsedi.
"Değilsin tabi" İkisi de birbirine gülümsedi.
Bora gülmemek için kendini zor tutuyordu. Sonra boğazını temizleyip toparlandı.
"E hadi o zaman dostlar, madem Can arkadaşımıza ayrıcalık tanındı, ben de size katılayım, ısıralım sahayı?"
Can güldü:
"Olur"Murat da güldü ve böylece zorlu bir eğitim başlamış oldu. Murat, Bora'ya kıyasla daha nazikti ama Bora daha aktif ve eğitime odaklıydı.
İki saat sonra üçü de nefes nefese yere yığıldı.
"Sanırım yarın yataktan kalkamayacağım" deyip güldü Can.
"Şşş o nasıl söz? Sende bu potansiyel varken her gün çalıştırmadan bırakmam seni" dedi Bora.
"Yandık desene" diye Murat'a bakıp güldü Can.
"Merak etme, ben onun senin haşatını çıkarmasına izin vermem" deyip göz kırptı Murat. Birbirlerine gülümsediler.
"Bak ne diyeceğim, şimdi aklıma geldi" deyip öne eğildi Bora ve devam etti.
"Bir ay sonra çok çok önemli bir maçımız var ama bizim takımdan biri bir ay sonra burada olmayacak. Diyorum ki sen bizim takıma gel, bir ay boyunca hem seni çalıştıralım hem antrenman yapalım, ne dersin?"
"Olabilir ama takıma uyum sağlayabilir miyim ki?"
"Niye sağlayamayasın? Ali ve Yunus'u tanıyorsun zaten o günkü kahvaltıda tanıştınız."
"Yani enerji açısından... Sizin takım için yeterli olabilir miyim?"
"Tabi ki olabilirsin" dedi Murat.
"Sende potansiyel var" diye devam etti. Can bu iltifata karşılık gülümsedi.
"Tamam o zaman. Ama aklıma takılan bir şey var. Bu maç neden bu kadar önemli?"
Bora ve Murat kısaca bakıştılar. Murat Can'ın sorusunu cevapladı.
"Rakip takımın kaptanı, Yasin, Bora'nın ezeli düşmanıdır. Aynı lisede okumuşlar, aynı basketbol takımında oynamışlar. Fakat Yasin onu takıma kabul etmek istememiş. Sebebini söylemiyor ama Bora'nın ondan daha iyi olduğu da bir gerçek"
Bora sevimli sevimli gülümsedi. Murat da onun utangaçlığına tebessüm etti ve devam etti:
"Bora'yı takımdan atmak için çeşitli küçük oyunlar oynamış. Olmayınca bu sefer Bora'ya zorbalık yaparak takımdan kendisinin ayrılmasını sağlamaya çalışmış. Dolabını yağmalamış, zayıf noktalarını ortaya çıkarmaya çalışmış falan. Tabi bizim Deli Dumrul pes etmeyip takımda kalınca, bir de takımı yukarılara taşıyınca Yasin buna ebedi düşman kesilmiş. Aradan yıllar geçti hala uğraşıyoruz adamla."
"Vay be" dedi Can.
"Takımındaki şu iri adam ayrılmış, yerine yeni birini arıyordu en son" dedi Bora.
"Bakalım ne çeşit bir antipatik bulacak?" Dedi Murat. Gülüştüler.
Konuşurken bulutların gökte toplandığını fark etmemişlerdi. Yağmur çiselemeye başlayınca kendilerine geldiler. Hemen kalkıp evlerinin olduğu sokağa ilerlediler. Can'ı evine bıraktılar. Bora yağmur geçene kadar Murat'ta kalacaktı.
Murat bir duş alana kadar Bora atıştırmalık bir şeyler hazırladı. Oturup yediler.
"Can ile pek bir samimisiniz?" dedi Bora.
"Öyle oldu, evet. İyi bir insan"
"Öyle tabii. Yine de senin gibi bir insanın onunla hemen samimi olması özellikle de basketbol öğretmeye çalışması tuhaf geldi."
"Bu... Benimle değil onunla ilgili. Biliyorsun o samimi bir insan, herkesle iyi anlaşıyor."
"Haklısın" deyip başını salladı Bora. Murat onun yüzündeki muzip gülümsemeyi görmezden geldi.
Yağmur dindiğinde Bora evden çıktı. Murat, evin kapısında durup onun gidişini izledi. Bora bahçe kapısına gelince duraksadı ve arkasını döndü.
"Murat, söylemeyecektim ama içimde kalmasın. Seni yıllardır tanıyorum. Hiç kimseye dünyanın en güzel, en özel varlığıymış gibi baktığını görmedim."
Bahçe kapısını açtı. Gitmeden önce ekledi:
"Bugüne kadar"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Man O To [BxB]
Fanfiction"Bir hikaye neden sonsuzluğa erişir?" Adam bu derin sorunun karşısında tereddüt etti, böyle bir şey beklemediği belliydi. Sonra toparlandı. "Bilmem, hikayenin baş karakterine sormak gerek" dedi ve gülümsedi. Sonra devam etti. "Tek bildiğim, herkes...