38

469 45 40
                                    

27 Nisan 1951

Canım yanıyor, kalbim parçalara ayrılıyor. Gerçi böyle bir hikaye yazmaya başlamadan önce bilmeliydim bunu.

Son günlerde keyfi olmayan Kemal, bugün kapımı çaldı. Açtığımda, yüzündeki mahzunluğu gördüm ve hemen içeri aldım onu.

"Ne oldu, Kemal?" diye sordum.

"Dayanamadım Ahmet" dedi." Aylardır verdiğim mücadeleyi kaybettim. Bir ay kadar sonra Cemile'yi istemeye gidiyoruz."

"Ne..." diyebildim sadece.

Yüzüme bakmadığı halde gözlerinin dolu dolu olduğunu biliyordum.

" 'İstemiyorum' demek çok mu zordu Kemal?"

"Ne yapayım Ahmet? 'Ben muallimi seviyorum' mu diyeyim?"

"Böyle demek zorunda değilsin tabi ki. Lakin hiç evlenmeyeceğini söyleyebilirdin kesin bir dille. O zaman ölene kadar birlikte kalabilirdik."

Bir hıçkırık göğsünden firar ederken,
"Ben seni sevmenin günahını nasıl sırtlanayım, Ahmet?" dedi.

Son sözüyle kalbimi alevler sararken yapmam gereken şeyi anlamıştım.

"Yüzüme bak, Kemal."

Başını ürkekçe kaldırdı. Yaş dolmuş gözleri gözlerimi buldu.

"Madem evleneceksin o kızla, ben gideceğim. Yarın kasabaya gidip bakanlığa mektup göndereceğim, tayinimi istemek için." 

Güzelim gözleri kocaman oldu.

"Ah... Ahmet..." diyebildi sadece.

"Sen benim için, bu aşk için mücadele etmeyeceksen, buna günah olarak bakacaksan ben ne yapabilirim ki? Burada durup onunla evlenmeni mi izleyeyim?"

Daha fazla konuşamayıp dişlerimi sıktım. Ben ağlamamak için olağanüstü bir çaba gösterirken Kemal'in gözlerinden yaşlar yüzüne yuvarlandı.

"Yalvarırım, Ahmet. Ne olur anla beni... Hem seni sevmekten vazgeçemiyorum hem de..."

"Bana bir açıklama borçlu değilsin."

Ona arkamı döndüm.

"Dediğim gibi, yarın tayinimi isteyeceğim. Sonra da en kısa sürede gideceğim. Sen de artık bu günaha ortak olmazsın."

Ağlayarak arkadan beni sardı. Ben, gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. İkimiz de ağladık. Çocuklar gibi, deliler gibi, matemliler gibi ağladık.

"Bırak beni ve git, Kemal."

"Ahmet, çok üzgünüm"

"Bırak ve git dedim"

Dediğimi yaptı. Kollarını gevşetti ve havada süzülen bir kuş tüyü kadar sessizce gitti.

Kapı kapanır kapanmaz yere çöktüm ve hıçkırıklarımın serbest kalmasına izin verdim.

Ah, o kadar üzgünüm ki... Sanki zorla göğsümü açıp kendi kalbimi çıkarmak zorundaymış gibi hissediyorum.

Kemal'i çok, öyle çok seviyorum ki, bu hayatta benim için ondan kıymetli hiçbir şey yok. Lakin, kaybettik. Bu zalim dünyaya karşı verdiğimiz mücadeleyi kaybettik. Elimizde yüreğimizin derinliklerinden çıkardığımız nice cennetler varken, sevmek gibi bir günahta boğulduk.

Man O To [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin