21 Mayıs 1951
Nihayet, bir peri masalının sonuna geldik galiba.
Tayinimin İstanbul'a, kardeşim Mehmet'in olduğu şehre alınmasının ardından eşyalarımı toplamaya koyuldum. Onlarla beraber bütün hatıralarımı da. Kalbim parçalanırken bütün varımı yoğumu aldım.
Talebeler ile daha önce helalleştiğim için Şeref ağabey, Huriye abla ve Eşref ile vedalaştım. Sıra küçüğe gelince göğsüme bir ağırlık çöktü. Beşiğinde uyuyordu can içim. Eğildim, minik parmaklarını öptüm. Göz kapaklarını da öpünce,
"Hoşçakal, oğlum" diye fısıldadım. Gözlerime hücum eden yaşları bertaraf etmeye çalışarak evden çıktım.
Kemal beni bekliyordu. O da en az benim kadar kötü bir durumdaydı.
"Seni istasyona kadar geçirmeme müsaade eder misin, Muallim Efendi?" diye sordu titreyen sesiyle. Başımla onayladım. Konuşursam bağıra bağıra ağlayacağımı biliyordum.
Beraber kağnıya bindik. Kağnı hareket etti. Normalde sürekli gevezelik eden, durmadan konuşan biz, bu sefer aramıza katmer katmer sessizliği yığıyorduk. Bu durum canımı çok acıtıyordu.
Ve bunu bize yapan yine bizdik. Mücadeleden korkan Kemal ve acıdan korkan ben. Ne zavallı bir ikili!
İstasyona vardığımızda kağnıdan indim. Ben biletimi alırken Kemal geride beni bekledi.
" Hemen gitmem gerekiyor, neredeyse geç kalıyormuşum " dedim çatlamış sesimle. Onun da gözlerine yaşlar dolarken başını salladı.
Beraber raylara doğru yürüdük.Trenin yanında durduk. Aslında birkaç veda sözü mırıldanmaktı niyetim. Lakin dilimden çok daha farklı şeyler döküldü.
"O kızla evlenmek zorunda değilsin, Kemal"
O da sanki bunu bekliyormuşçasına heyecanla cevap verdi.
"Ne olur yanımda kal. Sen yeter ki yanımda ol. Nişanı atarım, seninle şehre gelirim.
O anda idrak ettim. Bu adamın ne kadar çocuksu bir ruha sahip olduğunu unutmuş, omzuna verilmesi gereken bir mücadeleyi yüklemiştim. Dünyanın yüküydü bu. Kemal gibi birine nasıl yapabilmiştim bunu?
" Ailen burada, memleketin burası. Seni buradan uzak tutmak yapmayı kaldıramayacağım bir kötülük olur."
"Ne sen yokken burada kalmak istiyorum, ne de sevginin kıymetini bilmeyen insanları. Ben seni istiyorum, Ahmet. Ömür boyu görmek istediğim yüz sana ait. Ne olursun beni bırakma"
"Olmaz, Kemal, anla beni"
"Bana kırgın olduğunu bildiğim kadar kırgınlığının geçeceğini de biliyorum. Sen de şunu bil ki, seni ömrümün sonuna kadar seveceğim. Ve bekleyeceğim. Geri dönersen nişanı atarım. Dönmezsen de canın sağolsun" dedi.
Cebimden benim için son derece özel olan o şeyi çıkardım, muska şeklinde bir kolyeyi. Onu eline tutuşturdum. Ellerini gizlice bir müddet ellerimin arasında tuttum.
"Al bunu, sakla. Seni korur."
Kemal başını eğip elindekine baktı. Tekrar gözlerime baktı.
"Bunun içinde..."
"Şiirimiz var" dedim. İç çekti.
"Man O To" diye fısıldadı. Elini yumruk yapıp muskayı sımsıkı tuttu.
"Bunu asla çıkarmayacağım" diye söz verdi.
Ona sımsıkı sarıldım. Kollarımla o naif çocuksu ruhu taşıyan bedeni sardım. Kokusunu içime çektim.
"Dikkat et kendine" dedim.
"Sen de, Mecnun"
Gülümsemeden edemedim. Ve her ne kadar ona dargın olsam da, bu aşk son bir güzelliği hak ediyordu.
"Hoşçakal, kıymetlim"
Ayrıldığımızda gözyaşlarının yüzünü ıslatmış olduğunu gördüm. Elimle onları sildim.
"Oğlumuza, küçük Kemal'e iyi bak"
Gözyaşları tekrar akmaya başlarken başını salladı.
Tahta bavulumu aldım. Ve ona bakamadan trene bindim.
Bakamadım çünkü o güzel yüzdeki olanca mahzunluğa bakarsam pul pul dağılacağımı biliyordum.
Trene bindim ve yerimi bulup oturdum. Kemal yaşlı gözleriyle tren pencerelerinde beni arıyordu. Benim yaşlı gözlerimi bulunca yeşillerini onlara dikti. Orada, gözümün önünde küçük bir çocuk gibi içini çekerek ağlarken yüreğimin parçalanmaması için hiçbir sebep yoktu.
Trenin gürültüsü arttı. Hafifçe hareket etmeye başladı. Elimi pencereye koydum. Gözlerimden yaşlar yüzümü ve kalbimi yakarak akarken, anlayıp anlamadığından emin olamadığım o şeyi söyledim.
"Seni çok seviyorum, kıymetlim"
Tren hareket etti ve Kemal küçülüp kayboldu. Ellerimi yüzüme kapatarak ağladım.
Şimdi ise zihnimde yankılanıp duran şiir sanki Kemal'in bana bir haykırışı:
"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı,
Beni bensiz bıraktın, beni sensiz bıraktın"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Man O To [BxB]
Fanfiction"Bir hikaye neden sonsuzluğa erişir?" Adam bu derin sorunun karşısında tereddüt etti, böyle bir şey beklemediği belliydi. Sonra toparlandı. "Bilmem, hikayenin baş karakterine sormak gerek" dedi ve gülümsedi. Sonra devam etti. "Tek bildiğim, herkes...