2 Aralık 2020
Tenha bir sokakta, neredeyse hiç kimsenin bilmediği bir plakçıda iki adam kafa kafaya vermiş,plak seçmeye çalışıyordu.
"Ben eski şarkıları hiç bilmem ama" dedi Murat.
"Aa müziğin yenisi eskisi mi olur, sen nasıl bir şey istiyorsun, uzun adam?"
"Yani ne bileyim... Melodisi belirgin bir şey olsun düz, ezgisiz ilerlemesin mesela"
"Hmm, biraz bekle." Can önündeki plak yığınını karıştırdı.
"Dikkatli ol, biraz"
"Bir şey olmaz... Hah buldum, bunu seveceğine eminim."
Can elinde Deep Purple'ın "Hush"ını salladı.
"Umarım" dedi Murat ve gülümsedi. Birlikte plağı satın aldılar, dükkandan çıkıp sokaklarına doğru gitmeye başladılar.
Birbirleri ile şakalaşarak yürürken Murat birden durdu.
"Ne oldu?" diye sordu Can.
"Sesi duymadın mı?"
Murat sağ tarafta bir yere yöneldi.
"Buralardan geliy- ah, tanrım"
Can, neredeyse yıkılmış bir duvarın dibinde yaralı yavru bir kedi gördü. Sırtı gri, göğsü beyaz olan bu minik şey duvarın dibinde ayağı kan içinde yatıyor, kesik kesik miyavlıyordu.
Murat montunu çıkarıp kediye nazikçe sardı. Onu kucağına alırken Can:
"Hemen şurada bir veteriner olacaktı, gidelim" dedi telaşlı telaşlı.Hızlı adımlarla veterinere gittiler. Veteriner hekim, onları sıcak karşıladı. Hemen kediyi alıp nazikçe kontrol etti. Veteriner, kedinin ayağındaki yarayı temizleyip sararken Murat ve Can gergin bir şekilde kedinin başında bekliyorlardı. Kedi her acıyla miyavladığında onlar, sanki acıyan kendi canlarıymış gibi irkiliyordu.
"Çocuğu hasta olmuş ebeveynler gibisiniz" dedi veteriner işini bitirdiğinde. Murat ve Can birbirine bakıp gülümsedi.
"Çok önemli bir şey yok, sadece ufak bir yara. Bir hafta sonra sargıyı çıkarabilirsiniz"
"Tamam, teşekkürler" dedi Can rahatlayarak.
Murat ise veterinerin verdiği ufak battaniyeyi kediye sardı ve nazikçe kucağına aldı. Veteriner hekime tekrar teşekkür edip çıktılar.
Eve girdiklerinde Can hemen ısıtıcıyı açtı ve gelirken aldıkları sütü bir kaba döktü. İkisi de gülümseyerek, minik pembe diliyle sütü içen sevimli kediye baktılar.
"Ne isim koyalım ona?" diye sordu Can.
"Bilemiyorum"
"Baksana hem asil hem asi görünüyor, yaralı olmasına rağmen. Muhteşem bir şey bu"
"O zaman... Adı Lady Gaga olsun mu?"
Can Murat'a mutlu bir bakış attı.
"Harika!"
Can kediyle ilgilenirken Murat montunu çıkardı ve mutfağa gitti. Can'a bir sütlaç ve dans borcu vardı ve aslında bugün bunun için buluşmuşlardı.
Mutfakta sütlaç yapmaya koyuldu. Az sonra Can elinde bir yumuşacık bir yastığa gömülmüş olan Lady ile geldi.
Murat onun bu haline bakıp gülümsedi.
"Hanımefendi doymuş galiba"
"Sen ona bak, ben hemen geri geleceğim"
"Tamam küçüğüm"
Murat bir yandan sütlacı hallediyor, bir yandan da kediyi kendine bir şey yapmaması için kontrol ediyordu.
Can elinde bir plak çalar ve "Hush" plağı ile geldi. Bu sırada Murat sütlacı fırına veriyordu. Can plak çaları masanın üzerine koyup plağı yerleştirirken Murat, önlüğünü çıkardı.
"Benimle dans etmeye bu kadar hevesli olduğunu bilmiyordum" dedi Murat.
Keskin bir gitar sesi mutfağı doldurdu. Can arkasını dönüp:
"Na na na na na na
Na na na na na na
I got a little girl she's on my mind
No doubt about it she looks so fine.." diye şarkıya eşlik ederek Murat'a doğru yürüdü.Murat da onun ellerini tutarak ona eşlik etti. Lady Gaga onları izlerken çılgınca dans ediyorlardı. Murat da tıpkı Can gibi kendini müziğin içinde kaybetmişti. İçlerinden taşan mutlulukla kahkahalar atıyorlardı. Murat bazen onu kendi etrafında döndürüyor, bazen müziğin ritmine uyarak kalçalarını hafifçe sallıyordu. Can ise bütün zerafetiyle saçlarını savuruyor, omuzlarını aşağı yukarı hareket ettiriyordu.
En sonunda müzik bittiğinde ikisi de nefes nefese birbirine baktı. Ve bu hallerine güldüler.
Fırından uyarı sesi gelince Murat hemen kızarmış olan sütlaçları fırından çıkardı. Can dudağını ısırarak sütlaçlara baktı. Murat onun bu haline gülümsedi. Elini hafifçe onun yeni çıkmaya başlamış kirli sakallarında gezdirdi.
"Biraz soğumasını bekle küçüğüm"
Can yüzünü buruşturdu. Yüzünü hafifçe kaşır gibi yaptı.
"Sanırım tıraş olma zamanı geldi"
"Bir kere benim için sakal bırakır mısın?"
Can hiç böyle bir talep beklemiyordu, şaşırdı.
"Neden?"
"Çok merak ediyorum"
"Peki o zaman uzun adam, sırf senin hatrına bir kere sakal bırakayım." deyip gülümsedi Can.
Az sonra mutfak masasına oturup sütlaçlarını yediler.
"Mm ellerine sağlık, Murat, gerçekten çok güzel olmuş"
"Afiyet bal şeker olsun canım"
Can duygu dolu bir tebessümle Murat'a baktı.
"Senin gibi bir adamı hak edecek ne yaptım ben?"
"Şşş duymayayım bir daha öyle şeyler"
"Ama Murat..."
"Can, sen bu dünyadaki en kıymetli şeysin benim için. Böyle şeyler düşünmeni istemiyorum."
"Peki" Can gülümsedi. Murat parmaklarını onun saçlarından geçirdi. Elini çene hattında kaydırıp çenesinin ucunu hafifçe tuttu.
"Çok güzelsin"
"Sen daha güzelsin"
Tam o sırada bir miyavlama duyuldu. İkisi de dönüp Lady'ye baktı.
"Tamam, en güzel sensin"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Man O To [BxB]
Fanfiction"Bir hikaye neden sonsuzluğa erişir?" Adam bu derin sorunun karşısında tereddüt etti, böyle bir şey beklemediği belliydi. Sonra toparlandı. "Bilmem, hikayenin baş karakterine sormak gerek" dedi ve gülümsedi. Sonra devam etti. "Tek bildiğim, herkes...