31

555 45 56
                                    

31 Aralık 2020

2020 yılının son gününde, Can'ın evinde neşeli kahkahalar duyuluyordu.

Murat'ın Ozan hariç tüm arkadaşları yılbaşı planı yapıp bir yerlere gittikleri için Murat ve Ozan yılbaşını Can'larda geçiriyordu.

Can'ın ailesiyle birlikte.

Bir önceki gün sürpriz yapıp gelen İrfan amca ve Rukiye teyze, oğullarının yeni evini görmüş, yeni 'arkadaşlar'ıyla tanışmıştı. Murat, Rukiye ile çok iyi anlaşmış, bir anda samimi olmuşlardı. İrfan amca ile de çok iyi bir ilişki kurmuş olsa da Rukiye ile samimiyeti başkaydı.

"Tak şu muskayı tak artık, aa!"

"Hayır anne, istemiyorum, çocukluğumdan beri maskara oldum onun yüzünden" diye sızlandı Can.

"Niye maskara olacakmışsın canım, muska bu, seni koruyor"

Rukiye dönüp Murat'a açıklamaya başladı.

"İrfan'ın babasının muskası bu. Hiç çıkarmadı bunu boynundan, ölene kadar hem de. Can'ın doğduğu sene o öldü, doğumundan birkaç hafta sonra. Biz de muskayı Can'a taktık. Onu koruması için, hem belli ki dedesi için de çok özel"

"Koruyup korumaması çok önemli değil bence ama özelse takmalı" deyip Can'a göz kırptı Murat. Can da annesinin elindeki muskayı alıp boynuna taktı. Murat'a döndü.

"Oldu mu?"

"Çok iyi oldu" dedi Murat gülerek. Can'ın annesi de gülerken babası hüzünlü gözlerle oğluna bakıyordu.

"Sakal da bırakınca aynı babama benzedin" dedi. Odaya hüzünlü bir sessizlik çöktü.

Neyse ki mutfaktan gelip neşeyle bir sohbet başlatan Derin sayesinde hüzün dağıldı.

Onlar sohbet ederken Can,

"Benim biraz canım sıkıldı. Balkona gidelim mi?" diye sordu.

"Olur" dedi Murat.

"Radyoyu da al" dedi Can. Murat gülümsedi.

Murat, salondaki masanın üzerine bıraktığı radyoyu aldı. Kucaklayıp bu eve getirdiği, artık ayağı tamamen iyileşmiş olan Lady başını onun bacağına sürttü. Murat eğilip onu kucağına aldı.

Can da bir koşu odasına gitmişti. Oradan çıkınca beraber balkona gittiler. Balkondaki pencerenin kenarına oturdular. Lady Can'ın kucağına atladı. Oraya kıvrılırken Murat da radyoyu açtı. Hafif müzik yayılırken oluşan huzura kendilerini bıraktılar.

Murat, Can'ın elinde tuttuğu küçücük yuvarlak siyah kutuyu işaret etti.

"Nedir o?"

"Bu... Koku"

"Koku mu?"

"Eskiden parfüm yerine bu şekilde satılırmış kokular. Bu da dedeme ait."

Can kutunun kapağını çevirip açtı yavaşça.

"Alınalı yetmiş yıl olmuş ama hala güzel kokuyor, inanılır gibi değil" dedi. Kutuyu Murat'a doğru uzatıp ona gösterdi. Murat hafifçe eğilip kutunun içindeki sarımsı sert şeye baktı çatılmış kaşlarıyla. Can işaret parmağını yavaşça koku maddesinin üzerinde gezdirdi. Sonra parmağını Murat'ın boynuna, şah damarının üzerine sürdü. Sonra eğilip kokladı, başını onaylarcasına salladı. Murat ise gülümsüyordu.

Can parmağını bir kez daha maddenin üzerinde gezdirdi ve kendi boynuna sürdü. Gülümsedi.

"Artık ikimiz de dedemin kokusunu taşıyoruz, ne garip değil mi?"

"Dedenin olduğuna emin misin?"

"Ne?"

"Baksana neredeyse hiç kullanılmamış"

"Bilmem, ben sadece bunun dedeme ait olduğunu biliyordum."

"Neyse"

Can kutuyu kapattı. Murat ise radyoda çalmaya başlayan şarkıya gülümsedi.

"Bu şarkıya bayılıyorum."

Can kaşlarını çattı.

"Hangi dil bu?"

"Farsça"

İkisi de susup yumuşak bir sesin kelimeler ile dans etmesine şahit olmanın tadını çıkardılar.

"Saadet zamanı; avluya doğru oturmuşuz, sen ve ben,
Endamımız çift, suretimiz çift, ruhumuz tek, sen ve ben,
Bulandıran palavralardan âzâde, gamsız bir keyif, sen ve ben,
Sen ve ben, ne sen varsın ne de ben, bir olmuşuz aşk elinden" diye fısıldayarak çevirdi Murat.

"Harika" deyip gülümsedi Can. Murat da onun gülümsemesine karşılık verdi.

Vakit ilerledi, akşam oldu. Beraber, eğlenceli bir akşam yemeği yediler. Rukiye ve Murat her fırsatta birbirine takılıyor, İrfan ve Derin baba kız gibi atışıyor, Ozan ve Can sohbet ediyordu.

Sonra sofrayı topladılar. İşleri hallettikten sonra kestane yiyerek televizyondaki yılbaşı programlarını izlediler.

Gece yarısı yaklaştığında herkes ayağa kalktı ve havai fişekleri görmek için balkona gittiler. Geri sayım yapılmaya başladı.

"On, dokuz, sekiz..."

Murat Can'a yaklaştı. Kimsenin görmemesini fırsat bilerek parmaklarını Can'ınkilere kenetledi.

"Yedi, altı, beş..."

"Seni çok seviyorum" diye fısıldadı Murat.

"Dört, üç..."

"Ben de seni çok seviyorum" diye fısıldayarak karşılık verdi Can.

"İki, bir..."

Ve havai fişekler patladı. Can, dönüp gökteki renkli şöleni izleyen adama baktı. Murat da dönüp ona baktı ve göz göze gelip gülümsediler. Murat, Can'a biraz daha yaklaşıp kulağına mırıldandı:

" Man o to, bi man o to, jam' shavim az sar-e-zogh"






Şarkıyı beğendiniz mi?

Man O To [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin