Azuma gece hem rahatsız koltuktan hem de düşüncelerinin aklını terk etmemesinden dolayı doğru düzgün bir uyku çekememişti. Aklı çok bulanıktı, kendini iyi hissetmiyordu. Güneş doğmaya yakınken diğerlerinin derin bir uykuda olduğundan emin olup kendini mutfağa atmış ve yeterince keskin bir bıçak bulduktan sonra Ange'le Earlene'in kaldığı odaya çıkmıştı.
Odalarının kapısı hafifçe aralıktı. İçeriye bakınca Ange'in koltuklardan birinde oturuyor olduğunu gördü. Maskesi hâlâ yüzünde olmasına rağmen nefes alışverişlerinin hızından uyuyor olduğunu söyleyebiliyordu. Parmak uçlarında yürüyerek içeri girdi ve maskeli adamın oturuyor olduğu koltuğun başına gitti. O kadar güçlü birinin onun gelmiş olduğunu hissetmemiş olmasını bir saniyeliğine garip bulsa da detaylara fazla takılmadan cebine sakladığı bıçağı çıkarıp tek bir hamle de çıkarıp Ange'in boynuna doğrultmuştu. Bununla beraber maskeli adam hafifçe kıpırdandı. "Kıpırdama."
Anında adamın dudaklarına yerleşmiş olan gülümseme sinir bozucuydu. Ange, Azuma'nın göremediği hızla ona bıçak doğrultmuş olduğu bileğini kavrayarak sıktı. Eli soğuktu. Azuma bileği kırılıyormuş gibi hissetse de elini çekmemiş, sadece yüzünü buruşturmuştu. Adam sordu. "Neden dediklerini yapmalıyım?"
"Benden ne istiyorsun?" Azuma onun sorusunu duymazdan geldi.
Ange cevap vermeden büyük bir hızla ayağa kalktı ve Azuma'nın bileğini bırakmadan onu sertçe duvara çarptı. Aynı anda odanın kapısı da büyük bir gürültüyle kapanmıştı. Azuma bileğinin sızısına çarpmanın da verdiği etki eklenince daha fazla dayanamayıp elindeki bıçağı bıraktı. Keskin bıçağın yere düşüş sesi odada yankılanmıştı. Buna rağmen maskeli adam tuttuğu bileği daha da çok sıkmaya başlamıştı.
Azuma boşta kalan eliyle Ange'i itmeye çalıştı. "Hm," dedi Ange, sesi alaycıydı. "Senden bir şey istediğimi nereden biliyorsun, bir şey söylemedim ki?"
"O zaman niye tekrar karşıma çıktın? Bir şey istediğin belli!" diye itiraz etti Azuma. Ange'in gülümsemesi yüzüne daha da çok yayıldı, Azuma'nın tutuyor olduğu bileğini daha sert çok duvara bastırmasıyla kemiğinin kırılış sesi kulaklarına geldi. Azuma istemsizce inlemişti, Ange bacağını kullanarak onu iyice sabitledi. "Evet, senden istediğim bir şey var. Ama ilk öncelikle merak ettiğim bir şey var. Birinin senden küçük bir ricada bulacağını anladığın zaman ilk işin o kişiyi öldürmeye çalışmak mı oluyor?"
Ange'in sesi soğuktu, Azuma'nın ilk kez duyduğu ki gibi melodik değildi. Sinirlenmiş olduğu belliydi. Daha fazlasını söylemek üzere dudaklarını aralamıştı ancak bir ses onu böldü.
"Onu korkutuyorsun."
Azuma'nın gözleri ince sesin geldiği yere takip edince onlarla beraber olduğunu unuttuğu küçük kızın yataktan kalkmış, onları izliyor olduğu gördü. Bu cümle dışında başka bir şey söylemedi fakat abisine bakıyordu. Ange onun uyarısı üzerine birkaç saniye sonra kendini toparlamış olmalıydı ki Azuma'yı bırakarak arkasını döndü ve iç çekti. Azuma refleks olarak hemen kırık bileğini avcunun içine aldı. Olduğu yerde titriyordu, bir an önce oradan çıkmak istiyordu.
Ange yeniden ona dönmesiyle onun titrediğini fark etmişti. Elini karşısındaki ürkek çocuğun omzuna koydu. Kaçmaya çalışmıyor olsa bile bu hareket Azuma'yı hafifçe yerinde zıplatmaya yetmişti, karşısındaki adama bakmıyordu.
"Bak, amacım seni korkutmak değil." diye açıkladı Ange, artık gülümsemiyordu ve sesi düzdü. "Ama beni öldürmeye çalıştın ve bu beni sinirlendiriyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
خيال (فانتازيا)Half & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)