"Benim kullandığım sihir neden işe yaramadı?" diye sordu Azuma, kafası karışıktı.
"Farklı yerler için farklı sihirler kullanman gerekiyor." diye cevapladı Ange, Azuma'yı süzerken. Ardından hemen ekledi, üzerinde durdukları ince yolu kastediyordu. "Yürüyebilir misin? En uca kadar yürümemiz gerekiyor."
Azuma, Ange'in bahsettiği ucu göremiyordu ancak yürümenin onun kucağında durmaktan daha iyi olacağını düşünerek kafasını salladı ve Ange onu yavaşça kaya yolun üzerine bıraktı.
Yol; düşündüğünden daha inceydi, iki ayağı beraber sığmıyordu. Yine de düşse en kötü ne olabilirdi ki?
"Bu arada etraftaki mavi sıvı bir tür zehir, düşersen tüm vücudun anında erir."
Aldığı cevap Azuma'nın taş gibi kesilmesine neden olmuştu. Arkasında kalmış olan Ange'in suratını göremese sırıttığını tahmin edebiliyordu. Cesaretini toplayıp birkaç adım attıktan sonra sordu. "Burası neresi?"
"Bir ruhun işi." diye cevapladı Ange sabırlı bir şekilde Azuma'nın ilerlemesini beklerken.
Azuma'nın ise adımları oldukça yavaştı. Yol ince olmasının yanı sıra aynı zamanda da yokuştu. Odaklanmış olduğundan yarım yamalak bir şekilde yeniden sordu. "İllüzyon mu?"
"Tam değil." diye cevapladı Ange. Azuma'nın yavaşlığını takmıyor gibiydi, açıklamaya devam etmek üzereydi ki etrafı aniden ağlama ve çığlık sesleri sardı, bununla susmak zorunda kalmıştı.
Kulaklarına ulaşan ağlama sesleri o kadar yüksekti ki yerin sarsılmasına neden olmuştu ve Azuma durmak zorunda kalmıştı, neredeyse dengesini kaybediyordu. Düşmek üzere olduğundan dolayı kalbinin atışının ne kadar hızlı olduğunun farkına ancak sesler giderek azaldığında varabilmişti. Tereddüt ederek hâlâ ağlama seslerinin kesilmemiş olduğu mavi sıvıya doğru baktı. Sarsılmayla yoldan birkaç kaya parçası kopmuştu. İç açıcı gözükmeyen sıvıya düşmeleriyle düştükleri yerden buharlar çıktı.
Azuma yutkundu ve karşısındaki yola baktı. Taştan yol gitgide inceliyor, eğimi daha da artıyordu. Cesaretini toplayıp yürümeye devam etti, herhalde Ange onun öylece düşmesine izin vermezdi, değil mi?
Ange, Azuma'nın yürümeye başladığını görmesiyle açıklamaya devam etti. "Ruhlar güçlendiklerinde kendilerine burada gördüğün gibi yerler yaratabilirler, bir tür illüzyon ancak tam sayılmaz. Ne kadar büyükse o ruh o kadar güçlü demektir."
Azuma'nın aklına gelmesiyle sordu. "Geçen sefer Claudio'yla beni götürdükleri yer de mi böyle bir yerdi? Kadın bir illüzyonun içinde olduğumuzu söyledi." Merak etmesiyle ara vermeden ekledi. "Nasıl güçleniyorlar?"
"Hayır," diye cevapladı Ange "Orası tamamen illüzyonla oluşmuş bir yerdi, burası daha çok ruhların kendilerine inşa ettikleri bir ev gibi." Açıklamaya devam etmeden önce yeniden dengesini kaybetmiş olan Azuma'yı tuttu. "Ruhlar ve hayaletler için ise güçlenmenin birçok yöntemi var. Ruhlar için en yaygın ve kolay olanı insanları veya hayvanları illüzyonlarına hapsetmek. Hapsedilen kişiler illüzyondayken öldüklerinde ruhları Tenebrae'ye gitmez, illüzyonu yaratan ruha güç olarak döner ancak bunu yapan ruhun büyük bedeller ödemesi gerekir. Bazı zayıf ruhlar ise insanları öldürebilecek kadar güçlenene kadar korkuyla beslenirler, gerçi bu onlara çok fazla güç sağlayan bir yöntem değildir. Hayaletler ise öldürdüklerini insanların ruhlarını güç olarak alırlar fakat yeniden, büyük bedeller ödenir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantasiHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)