"Sanki onun ölmesini istemiyor gibisin." dedi Azuma gözleriyle kar tanelerinin düşmesini izlerken. Ardından da yeniden sınırı çok aşıp aşmadığını düşündü. Ancak bu sefer Ange sinirli gözükmüyordu.
"İstiyorum." dedi sakin bir tavırla. Ange bir süre önce gözlerini pencereden çekip izlediğinin farkında olmayan Azuma'ya dikmişti. "Ancak dünyada çok uzun süre kaldığın zaman bir şeyi neden o kadar çok istediğini unutuyorsun."
Bununla Azuma yeniden ona dönmüştü. Ange'in dediklerini tamamen anlayamıyordu, hayatı boyunca o kadar çok istediği bir şey olmamıştı. Sai ailesindeyken ne isterse elde ederdi, başkalarından çalar veya öylece alırdı. Birini sevmediğinde ona düşündüğü cezayı verirdi. Evden kaçmak istediğinde ise kaçmıştı. Fakat işler yolunda gitmeseydi ve kaçamasaydı... Orada yeniden çok bir şey olmamış gibi yaşamaya devam edebilirdi, kaçma isteğini unuturdu. Bir de... Cael vardı. Cael'in yanında olmasını istiyordu. Geleceğini söylemişti, gelecekti... Ancak gelmezse, her şey de olduğu gibi oturup hiçbir şey olamamış gibi yaşamaya devam edebilir miydi? Belki de gidip onu kendisi arardı. Ange'in dediği kadar uzun bir süre geçse bile neden onu o kadar çok istediğini unutabilir miydi?
Ange, Azuma'nın düşünceli ve biraz da hüzünlü gözüken suratına bakmaya devam etti. Daha fazlasını söylemeye gerek yoktu. Bu yüzden aniden pencerenin önünden çekildi ve odasının ortasına gidip bir hışımla oturdu. "Sihir."
Azuma onu duymasıyla düşüncelerinden sıyrılmıştı. Hemen gidip karşısına bağdaş kurdu.
Ange hemen konuya dalmıştı. "Jue'nin sana verdiği sihirle güçleniyor olduğun için vücudundaki sihrini daha rahat kontrol edebiliyor olman gerekiyor. Çoktan basit şeyleri yapabiliyorsun ancak ilk önce kendi sihrini ve limitlerini hissetmekle başlamalısın. Yarı şeytan yarı melek olduğun için sihrinin limiti bu üç dünyadaki çoğu şeyden daha fazla ancak yine de tükenecektir."
"Tükendiğinde tekrar sihir kullanabilmenin bir yolu var mı?" diye atladı Azuma.
"Limitini genişletmek veya başkasından sihir almak gibi öğrenmesi zor olan bazı teknikler var ama bunun için endişelenmene gerek yok." diye cevapladı Ange, ardından durup düşündükten sonra ekledi. "Senin sihrinin yaklaşık yüz yıl kadar gideceğini düşünüyorum, o yüzden teknikleri öğrenmek için zamanın olacak."
"Yüz yıl mı?" O zamana kadar yaşlılıktan ölmüş falan olmayacak mıydı?
Ange, onun ne düşündüğünü anlamış gibi cevapladı. "Sihir gücün ne kadar fazlaysa o kadar uzun yaşarsın. Eğer bir tanrıyı öldürmediğini varsayarsak ortalama ömrün iki-üç yüz yıl. Ancak bunu öğrendiğin tekniklerle daha da uzatabilirsin. Bir tanrıyı öldürürsen ise bir asır yalnızca göz açıp kapayıncaya kadar geçer."
Azuma; Ange göz kırpmadan bakıyordu, dehşete düşmüş de denebilirdi. Ange sordu. "Bilmiyor muydun?"
Azuma hafifçe kafasını iki yana salladı. Kaç yüz yıl yaşayabileceği umurunda değildi. "Peki ya Cael?!"
"Hm," Ange ona gözlerini kısarak baktı. "Onun durumu farklı. Bir Kral olursa en fazla normal bir insan kadar yaşayacaktır."
Bunu duymasıyla Azuma'nın yüzü birdenbire asılmıştı. Değer verdikleri ölürken onun lanet olası kanı yüzünden yüzyıllarca daha öylece yaşamaya devam etmesi mi gerekiyordu?
"Bana öyle bakma." diyerek omuz silkti Ange. "Kuralları ben koymadım. Eğer seni, senin onu sevdiğinin yarısı kadar seviyorsa beraber olmanız için bir yol bulur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantasyHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)