Beşinci cesede geldiğinde bedenin cebindeki metal bir şey sopanın ucuna çarptı. "Burada bir şey var." dedi Azuma, ne aradığını bilmiyor olsa bile. Kokuya az çok alışmış olmasına rağmen hâlâ boşta kalan eliyle burnunu kapatıyordu. Ange neyse ki onu daha fazla zorlamadan yanına gelerek elini kıyafetin cebine soktu.
Çok geçmeden Ange elini ceketin cebinden çıkardı. Avcunun ortasında metal bir anahtar duruyordu. Azuma daha iyi görebilmek için eğilmek zorunda kalmıştı. Anahtara çeşitli yaprak motifleri oyulmuştu. Ange oturduğu yerden kalkarak metali kendi cebine attı. Yüzünde aradığını bulmuş gibi bir ifade vardı. Azuma sonunda merakına yenik düşerek sordu. Sesinin duygudan yoksun çıkması için elinden gelen çabayı sarf etmişti. "Neden bir anahtara ihtiyacın var?"
Azuma olanlardan sonra o ana kadar direkt olarak Ange'e hitap etmemişti. O yüzden bu sorusu maskeli adamı şaşırtmıştı. "Aşağıda uğramamız gereken bir yer var."
Buldukları anahtar da o yerin anahtarı olmalıydı. "Anahtarı nerede bulacağını nerden biliyordun?"
"Şans!" diye patlattı Ange kapıyı açarken ancak yalan söylediği her halinden belliydi. Onların sesini duyunca Canis hızla ayaklandı ve sahibinin etrafında birkaç tur attı.
Azuma tekrar soru sormak istedi. Gördükleri cesetler öleli çok uzun zaman geçmemiş olmalıydı oysa Ange yaklaşık yüz yıl önce sarayın taşındığını söylemişti. O zaman o insanlar kimdi? Neden öldürülmüşlerdi ve neden her yer canavarlarla doluydu? Yine de merakını bastırıp konuşmamaya karar verdi ancak Ange onun rahatlamış olmasını fırsat bilerek devam etti. "Bunca canavarın burada olması normal değil."
"Neden burada olduklarını biliyor musun?" Azuma sormamak için oldukça fazla direnmişti yine de dayanamamıştı.
"Yalnızca tahmin edebilirim." Sesinde bilmişlik taslayan bir ton vardı. "Buraya uğramayalı en az elli sene oluyor."
Azuma durakladı. Elli sene mi? Ange... Kaç yaşındaydı? Onun durakladığını gören Ange daha da çok sırıtmaya başladı. Azuma'nın merakını tutamadığını fark etmiş olmalıydı ve ondan daha fazla soru sormasını bekliyordu. Azuma aklından geçenleri sormadı, sormayacaktı. Başka tek bir kelime bile etmeyecekti.
Konuşmaya devam etmemelerine rağmen maskeli adam yeterince tatmin olmuş gibi gözüküyordu. Hatta Canis'in etrafında havlamasına bile izin veriyordu. Çok geçmeden aşağıya inebilecekleri bir merdivene gelmişlerdi.
Aşağı indiklerinde Azuma ses çıkarmamak için elinden geleni yapmıştı. Ange zaten bu konuda oldukça ustaydı ve Canis ise yeterince akıllı bir köpekti. Dolaşıp hâlâ onların yıktıkları merdivenlerin altında duran canavarı görüş alanlarına getirdiler. Ardından Ange, Azuma'ya olduğu yerde durması gerektiğini işaret edip çirkin canavara yaklaştı. Canavar durduğu yerde sallanıyordu, ağızlarından bir tanesi açıktı ve salyası dişlerinin kenarından akıyordu.
Ange temkinli bir şekilde canavara dokundu. Dokunmasıyla canavardan bir çığlık kopması bir oldu. Geri çekildiğinde Azuma, maskeli adamın parmaklarının değmiş olduğu yerden duman çıkmaya başladığı gördü. Çok geçmeden duman kül rengi vücudun tamamını sardı ve canavar, çığlıklarının arasında erimeye başladı.
Tamamen eridiğinde üç dakikadan fazla olmamıştı. "Neden daha önce yapmadın?" Şaşkınlıkla soran kenardan olanları izleyen Claudio'ydu, kibar olmaya özen göstermemişti. Ange kısa bir açıklama yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
ФэнтезиHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)