Claudio onlara ölü gözlerle bakıyordu. Azuma'nın onu görmesiyle beynine kan gitmişti. Ne... Ne kadarını duymuştu?
Sonrasında kendine aslında neyi duyup duymadığının önemli olmadığını söyledi ancak endişe etmeden edemiyordu. Neyse ki Claudio çok şüpheli bir şey duymamış gibi merdivenin son basamaklarına inip ona doğru gelmişti. "Siz de mi kavga ediyorsunuz?"
Bunu duymasıyla beraber Azuma onu görünce hafifçe açılan dudaklarını kapattı. Ağzına kan tadı gelmişti. Bununla şaşırarak dudağına dokundu, ıslaktı. Gerçekten de o kadar sert mi ısırmıştı? Sordu. "Siz de mi?"
"Destin ile kavga ettik." diye cevapladı Claudio ayrıntıya girmeden. Bununla Azuma yanında kaskatı duran Ange'e göz attı. Hiçbir duygu belirtisi göstermeden karşısına bakıyordu. Kendi suratının ise nasıl gözüktüğünü bilmiyordu. Azuma, Claudio'ya dönerek sordu. "Ne kavgası?"
"Biliyorsun işte, bir yıl sonra geri dönme konusu." Claudio yutkundu. "Çok önemli bir şey değil, biraz hava almak istemiştim... Siz neden buradasınız?"
Birkaç saniye geçmesinin ardından cevaplayan Azuma'ydı. "Fare... Avlıyorduk?"
Bunun üzerine Claudio ona ne olduğunu anlamadığını belirten bakışlar yolladı. "Fare yüzünden mi tartışıyorsunuz?"
"Çok... Önemli bir konu değil. Ama gerçekten fareleri bulmamız gerekiyor, bilirsin işte... Pisler ya, ortalıkta dolaşmasınlar diye."
Claudio onun dediklerine anlam veremese de daha fazlasını sormamıştı. Yorgun gözüküyordu. Azuma'nın omzuna dokunarak konuştu. "Ben de size yardım edeyim o zaman."
Bunun üzerine Ange bir şey demeden sarayın çıkışına doğru yürümeye başlamıştı. Azuma her ne kadar odasına geri çıkıp kendini yatağına atmak istiyor olsa da Claudio'nun onu çekiştirmesiyle beraber Ange'i takip etmeye koyulmuşlardı. Claudio, Azuma'ya doğru eğilip fısıldadı. "Onu bu kadar kızdıracak ne yaptın? Cevap bile vermiyor. Asla sinirlenmez biri olduğunu düşünmüştüm."
Azuma başında bir sızı hissetmeye başlamıştı. "Ben değildim. Farelerdi."
"Suçu farelerin üzerine atmak hiç havalı değil." Claudio elini Azuma'nın omzundan çektikten sonra sırtına hafifçe vurmuştu. "Hem fare avına çıkıyorsak neden dışarıya bakıyoruz? İçeri de olanlardan kurtulmamız gerekmiyor muydu?"
Azuma buna cevap vermedi.
-
Sarayın bahçesinden çıktıklarında ormanlık alana doğru biraz yürüdüler. Ange yeterince düzgün ve daha az ağaçların olduğu bir yer bulunca durmuştu. Azuma ve Claudio da ona çok yaklaşmadan durakladılar. Arkasından genç adamın dudaklarının oynadığını göremiyorlardı ancak çok geçmeden karşılarında başka birinin daha belirmesiyle sihir yaptığını anlamışlardı.
Karşılarında beliren adam yapılı duruyordu, büyük bir bedeni vardı. Her an kendini korumaya hazırmış gibi bir tipe sahipti ancak kendini orada bulmasıyla yüzünü büyük bir şaşkınlık kaplamıştı. Birkaç saniye içinde gözleri Ange'e odaklandı ve hızla ayağa kalkarak arkasındaki ağacı fark edene kadar geri gitti. Ange ise her zamanki sakinliğini koruyordu. Hatta onu görünce gözlerini bile devirmişti. "Neden buradasın?"
"Planlarını biliyorum." diye çıkıştı adam. Sesi görüntüsüne göre çok daha yumuşak ve inceydi. "Tanrımızı öldüremeyeceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantasiaHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)