Deney mi yapıyorlardı? Ange şaşırmış görünmüyordu ancak Azuma kızı daha dikkatli dinlemeye başlamıştı. Kız biraz daha ondan uzaklaşarak kenara doğru kaydı ve devam etti. "Buraya ne zaman geldiğimi hatırlamıyorum... Uzun bir süre oldu, belki yirmi, ya da otuz sene... Bizden güçlü bir ordu yapmaya çalışıyorlardı..."
Yirmi ya da otuz sene olmuş muydu? Ancak karşısındaki kız on beş yaşından büyük göstermiyordu. "Sizden?" diye sordu Azuma.
"Bizden işte!" Kız bir anda çıkıştı ancak hemen aniden Ange'in bakışlarını ona döndürmesiyle sakinleşerek olduğu yerde daha da çok küçüldü. "Ruhlar, hayaletler ve canavarlardan..."
Yani o kız bir insan değil miydi?
"Bu bedeni nasıl elde ettin?" Bu sefer soru soran Ange'di.
Kız bir süre tereddüt ettikten sonra cevapladı. "Beni buraya getirip bu bedenin içine zorla hapsettiler. Neler olduğunu gerçekten ben de bilmiyorum... Sadece buradan çıkmak istiyorum!"
Azuma, Ange'e döndü. Düşünceli gözüküyordu. Üzerinden çok uzun bir süre geçmeden Azuma'ya doğru konuştu. "Gidip diğer hayaleti bulalım, sonra da sihri parçalarız."
Azuma onaylayarak ayağa kalktı ancak kız onları durdurmuştu. "Peki ya ben ne olacağım?"
Ange onunla daha fazla uğraşmak istemiyormuş gibiydi. "Burada kal ve sihrin kalkmasını bekle. Sonra gidebilirsin."
Kız cevaplamadı ancak odadan çıktıklarında onların arkasından geliyordu. Azuma da kızı daha fazla umursamamaya karar verip Ange'e döndü. "Tam olarak ne olduğunu anlamıyorum."
Ange ona göz ucuyla baktıktan sonra Azuma'nın tekrar kendi yöntemiyle yolu bulmasına izin vermek üzere geri çekildi ve onun arkasından takip etmeye başladı. "Basitçe anlatmak gerekirse ruhlar ve hayaletler güçlenirse gerçek bir bedene sahip olabilirler ancak bu zor ve zaman alan bir yöntem."
'Gerçek bir beden' demesinin nedeni hayaletlerin zaten fiziksel bir bedeninin bulunuyor olmasıydı. Ancak onların bedenleri bir insan vücudundan çok daha farklıydı ve bir hayalet, bedeninin içinde kendini hiçbir zaman rahat hissetmezdi. Bu yüzden reenkarne olamıyorsa ya güçlenip 'gerçek' bir bedene sahip olmalıydı ya da başkasınınkini ödünç almalıydı. Ruhlar ise eğer şanslılarsa yaşarken onlar için önemli olan birinin cesedine bağlanabilip onu kontrol edebilirlerdi ancak bu kendine beden kazanmak gibi olmazdı. Bağlandıkları ceset yaşam enerjisi az olduğundan zamanla çürürdü.
Ange biraz durakladıktan sonra devam etti. "Bunun dışında başka bir yöntem daha var. Gönüllü birinin bedenine kalıcı olarak girmek. Ancak bu da kolay bir yöntem değil çünkü o kişinin bedenine olacak her şeyi bilmesi gerekiyor, yalnızca yeterince güçlü olan ruh ve hayaletler bir insanı ikna edebilir. O ruh güçsüz olduğundan tek başına bunu yapamaz... Perdita'yla Lychinus'un arası iyi değil. Birkaç yıla kadar savaş çıkması ön görülüyor. Lychinus gibi yıllardır tek bir savaşı bile kaybetmemiş bir ülkeyi ancak böyle aşağılık işlerle yenebileceklerini düşünmüş olmalılar."
Azuma duraksamadan edemedi. Sonuçta bu tür yaratıkların meleklere karşı bir gücü yoktu. Ange onu süzdükten sonra devam etti. "Merak etme, sevgiline bir şey olmayacak. Sonuçta savaşın kazananı belli."
Azuma 'sevgilin' lafını duymasıyla yerinde zıplamıştı. Terkedilmiş saraya gelmelerinin ilerleyen günlerinde Ange ile Cael hakkında daha fazla tartışmamaya karar verdiği için dediklerinin o kısmını duymazdan gelerek sordu. "Savaşın kazanacak tarafı belliyse neden Perdita böyle bir işe girişiyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantasyHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)