Ablasının orada ne işi vardı? O da mı onu takip etmişti? Yoksa kız kardeşi için mi gelmişti? Düşünceler kafasında dolaşırken gördüklerine anlam yüklemeye çalıştı. Aina, küçük kardeşi Ayama'nın kolundan tutmuş ve onu zorla bir yere sürüklemeye çalışırken Canis etrafında dönerek havlıyordu. Earlene ise ortalarında kalmış, Aina'ya büyük bir tekme geçirmek üzereymiş gibi duruyordu ancak Azuma'yı görmesiyle durdu.
Aina kimseye fırsat vermeden hemen sordu, sinirli gözüküyordu. "Senin burada ne işin var? Pislik!"
Bunu duymasıyla Azuma'nın kaşları çatıldı ve sonunda bedeninin kontrolünü alıp ona doğru yürümeye başladı. "Asıl ben sana bunu sormalıyım!"
Aina'dan hiçbir zaman hazzetmemiş olsa da Sai ailesinin bunca kişinin dışarı çıkmasına izin vermesine anlam veremiyordu. Çok katı bir yerdi, dışarı çıkmak için özel izinler alman gerekiyordu. Özellikle ablasının iki çocuğuyla mutlu bir evliliği vardı... Tabii, artık Silas ölmüştü. Fakat hâlâ çocuklarının onunla birlikte olması gerekiyordu. Her şey çok anlamsız gözüküyordu.
Aina, Azuma'nın hızla ona doğru geldiğini görünce birkaç adım geri çekildi ancak Ayama'nın kolunu bırakmamıştı. Earlene onun orada olmaması gerektiğini anlayıp hemen Aina'nın bileğini kavradı. Böylece Ayama hızla yere düştü, gözlerinde korku vardı, hemen emekleyerek oradan çekildi.
Earlene Aina'nın bileğini bırakmamıştı, hatta çevirdi ve kırılma sesi koridorda yankılandı. Bu arada Azuma çoktan onun yanına varmıştı, kılıcını çekip onu korkutma gibi bir düşüncesi yoktu ancak sert bir sesle yeniden sordu. "Neden buradasın?"
Aina; bileğinin kırılmasıyla yüzünü buruşturdu ancak bağırmamıştı, hemen elini Earlene'in avcundan kurtarıp ters yöne doğru arkasına bakmadan kaçmaya başladı. Azuma tam onu takip edecekti ki Earlene onu durdurdu. "Gitme. O garip."
Azuma, Earlene'in ne demek istediğini anlamadı, yine de durup ona döndü. "Garip?"
"Onun buraya geldiğini hissetmedim."
Earlene'i uyaran Ayama'nın çığlığı olmuştu, yoksa birinin odasına girdiğini ruhu bile duymamıştı.
Bu arada köpeğin bağrışlarını duymuş olan Ange de oraya gelmişti. Earlene uzaktan onları dinleyen abisine döndü. "Sen hissettin mi?"
"Hayır." diye cevapladı Ange. Aslında kız kardeşi birinin oraya gelmiş olduğunu söyleyene kadar köpeğin sonunda kafayı yiyip salak salak havlamaya başladığını sanmıştı. O yüzden Azuma odasından çıkana kadar umursamayıp neler olduğunu bakmamıştı. Gözleri yavaşça yerde korkuyla yatan küçük kıza döndü ve ona doğru bir adım attı. "Konuşmamız lazım."
Ange'in sesi sertti, karşısındakinin ne düşünüp hissettiğini umursamadığı belliydi. Onu duyunca Ayama daha da çok titremeye başladı. Onu durduran Earlene'di. "Ben hallederim."
Bunun üzerine Ange adımlarını durdurup Azuma'ya baktı. Azuma kardeşine bakıyordu, onun yanına gidip gitmemek hakkında kararsızdı. Neyse ki Earlene Ayama'ya doğru bir adım atmıştı, sesi aşırı yumuşaktı, Azuma buna tanıklık etmese onun bu değişimine asla inanmazdı. "Neler bildiğini anlatmak ister misin?"
Ayama, o zamana kadar gördüklerine göre, Azuma'dan nefret ediyordu ancak buna rağmen Sai ailesinden gelen birini görmesiyle çığlık atıp yardım için yalvarmaya başlamıştı. Kız kafasını dizlerinin arasından çıkarıp Earlene'in gülen ve nazik suratına baktı. Sonraki saniye bakışları arkasında duran abisine kaydı, titrek sesle cevap verdi. "Bil... Bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantastikHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)