Azuma'nın birkaç saniye boyunca düşüncelerini toplaması gerekmişti. "Gerçek annemle babam... Amaçları neydi?" Jue ona melekler ve şeytanlar arasındaki aşkın boşuna yasaklanmadığını söylemişti ancak meleklerin ve şeytanların birbirine âşık olması çok inandırıcı gelmiyordu. Ange ona meleklerin kendisine getirisi olmayan işlerden uzak durduklarını söylemişti. Dedikleri doğruysa bunun şeytanlar için de geçerli olması mantıklı olurdu. O yüzden onu bir amaç uğruna dünyaya getirmiş olmalılardı.
"Bilmiyorum." dedi Ange, artık sorularını cevaplamaktan sıkılmış gibi bir hali vardı ve bunu saklamıyordu. "Ama her ne amaçları varsa kendi hayatlarından önemli olmalı."
Kendi hayatlarını tehlikeye atacak bir sebep? Ne olabilirdi ki? "Ya da gerçekten birbirlerine âşıklardır ki böyle bir ihtimal olsa da çok düşük. Melekler de şeytanlar da duygusuz varlıklar ancak bazen aralarında hissedebilenler çıkıyor, yine de bir çocuk yapmaya kalkışmazlar. Böyle güçlü bir varlık daha doğmadan fark edilir. Annenin her ne kadar hamileliğini saklayabilse de seni dünyaya getirdiğini saklaması çok zor. Muhtemelen sen doğduktan sonra mührü koyup kimsenin ulaşamayacağı bir yere terk etti, ardından da öldürüldü."
"Oh," dedi Azuma. Düşünceliydi, merak etse de kendini nedense onlara çok uzak hissediyordu. Muhtemelen onlarla tekrar karşılaşıp neden onu doğurduklarını asla öğrenemeyecek olduğunu düşündü... Pekte önemli değildi gerçi. "Peki, tamamen güçlerim çıktığında... Bana ne olacak?"
Melekler ve şeytanlar gibi o da mı duygusuz olacaktı? O an tutunduğu her şeyi kaybedecek miydi? Bir süredir ona bakmayan Ange ona döndü ve yeniden gülümsedi. "Çok soru sormuyor musun?"
Ne yapabilirdi ki? Merak ediyordu. Ange'in gülümsemesi daha da artmıştı. "Bu kadar çok soruyu cevaplamanın karşılığında bir şey hak etmiyor muyum?"
...
Ne hak ediyordu? Yüzünün tam ortasına bir yumruk mu? Azuma memnuniyetsizliğini saklamaya çalışmadan arkasını döndü. "Aramaya koyulalım."
"Bilmiyorum." diye seslendi Ange arkasından gelirken. "Ne olacağını seçimlerin belirleyecek."
Azuma, Ange'in onun sorusunu cevaplayamayacağını düşündüğünden duyduklarıyla durakalmıştı. Tekrar yürümeye devam edecekken kenardan büyük gözlerle onları izleyen ruh gözüne ilişti.
Konuştukları konuyu duymuştu değil mi? Onun oradaki varlığını çoktan unutmuştu bile, zaten yok gibiydi. Kız, Azuma'nın ona baktığını görmesiyle ona doğru koştu. "Sen... Sen bizi kurtarabilir misin?"
Azuma durakladı, daha önce tanıştığı ruhlara onları kurtaracağını söylemiş olsa bile o anda hiçbir şey bir şey diyemeden kızın suratına bakakalmıştı. Neyse ki Ange araya girdi. "Ne kurtarılmasından bahsediyorsun? Zaten bir bedenin var. Reenkarne olmaya ihtiyacın yok."
Ruh korkuyla ona döndü. "Bu... Bu bedeni ben isteyerek... Almadım. Burada durdukça... Kendimi kötü hissediyorum... Gitmem gerek."
Başka ruhların ve hayaletlerin sahip olabilmek için yok oldukları veya beyinsiz canavarlara dönüştükleri bir bedeni öylece kenara atabilmek bencilceydi. Ange'in ona söyleyecek bir sözü yoktu. Kız ise yalvarmaya devam ediyordu. "Lütfen..."
Azuma eskiden olsa kabul ederdi ancak onca gerçek gözünün önüne serildikten sonra işlerin kendisinin düşündüğü kadar basit olmadığını anlamıştı. Jue ona döngüyü başlatmak için Aurae'yi, yani bir tanrıyı öldürmesi gerektiğini söylemişti. Bu da tam olarak Ange'in istediği değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantasiaHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)