Saraydaki canavarların hepsini temizlemelerinin ardından birkaç gün geçmişti bile. Bunun üzerine artık aynı odada kalmalarına gerek kalmamıştı. İlk özgürlüğünü ilan eden Azuma olmuştu. Tek başına büyük sayılabilecek olan bir odada kalıyordu, daha önce orada yaşayan prens veya prensesin odası olabilirdi. Cael'in Lychinus'daki odasının yanından bile geçemiyor olsa da büyükçe bir yatağa ve genişçe bir alana sahipti. Yerdeki böceklenmiş halıyı ne kadar pahalı bir malmış gibi gözükse de atmış ve zorla yerlerinde duran kadife perdeleri uzun bir süre düşündükten sonra yerinde bırakma kararı almıştı. Bir zamanlar normal insanların görmeyi bile hayal edemeyeceği altın işlemeli duvar kâğıtları ise yer yer soyuluyorlardı. Kabarmış olan yerleri soyup onları da attıktan sonra temizleme işlemine başlamıştı. Her yeri arındırması oldukça uzun bir zaman almıştı fakat çıkan sonuçtan buna değmiş olduğunu düşünüyordu.
Onun, kaldıkları odadan ayrılmasının üzerine o sarayda uzun bir süre kalmayı planladıkları için herkes farklı odalara geçmeye başlamıştı. Yine de sabah olunca hepsi aynı yerde toplanıp sohbet ediyor, kılıç çalışıyor, hâlâ yağmaya devam eden karla oynuyor veya bazen de Jue'nin yanına gidiyorlardı. Jue onlara ne kadar soğuk davransa da birer bardak sıcak çay veriyordu.
Ange ise söz verdiği gibi Azuma'nın yanına yaklaşmıyordu. Bazen konuşsalar bile bu kısa ve önemsiz konular hakkında oluyordu. Buna rağmen Azuma kendini delirecekmiş gibi hissediyordu. Ona kendisi ondan uzak durmasını söylemişti fakat gidip onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordu. Yine de sözünden dönmemek ve neden öyle hissettiğini anlayamadığı için genelde kendini tutup diğerleriyle çok kalmadan ya odasına gidiyor ya da başka yerlerde dolaşıyordu.
O gece de diğerlerinden ilk ayrılan o olmuştu. Canis kuyruğunu sallayarak peşinden geldi ve onunla beraber odasına girdi. Artık hep onun yanında yatmaya başlamıştı. Azuma, köpeğin arkasından kapıyı yavaşça kapattı ve ardından düşüncelerini toparlamak için bir süre olduğu yerde kaldıktan sonra bakışlarını köpeğin üzerine indirip kafasını nazikçe okşadı. Parlayan yumuşak tüyleri parmaklarının altında kayıyordu. Köpek başının okşanmasıyla heyecanla kuyruğunu daha da çok sallamaya başlamıştı. Azuma iç çekerek köpeğin yanına çömeldi ve kulaklarının arkasını sevmeye başladı. Fısıldamıştı. "Gerçekten neler olduğunu anlamıyorum."
Köpek onu yüksek sesle "Hav!" diye cevapladı. Ağzından dışarıya sallanan dilinden salyaları akıyordu.
Bu Azuma'nın küçük bir süre için tebessüm etmesine neden olmuştu. Ardından ayağa kalkıp yatağına doğru yürümeye başladı. Gerçekten de hiçbir şey anlamıyordu. Ange'i sevmemesine rağmen neden bir anda ona o kadar çok çekildiğini, onunla konuşmamanın neden onu anksiyeteye sürüklediğini anlamıyordu. Bir tür sihir miydi?
...
Ange ona bir tür sihir yapmış olabilir miydi?
Bu fikrin aklına gelmesiyle yatağın başında durakladı. Kalbi göğüs kafesini parçalayacakmış gibi atıyordu. Eğer... Eğer böyle bir şey yaptıysa onu lime lime doğrayıp kendi köpeğine yem edecekti.
Hızla geri dönüp kapıya doğru büyük bir adım attı. Hayır, olmazdı. Ange'e sorarsa doğruyu söylemesinin imkânı yoktu, asla söylemezdi. Jue'ye mi sormalıydı?
Jue, Ange'i sevmiyormuş gibi gözüküyordu. Ne kadar eski arkadaş olsalar bile bu konu hakkında tam olarak detay vermeden bahsederse ağzından bir şeyler koparabileceğini düşündü ve tutmakta olduğu kapının kolunu sessizce açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantastikHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)