"Aşağı inelim." diye teklifte bulundu Ange. Bu aslında tam bir teklif değildi çünkü o genelde ne istiyorsa onu yapar, sormaya veya teklifte bulunmaya gerek duymazdı. O yüzden sadece kibar davrandığını söylemek daha mantıklı olurdu. Başka bir odadaki işini bitirmiş olan Destin ise onların hâlâ aynı yerde olduğunu görmesiyle başlarına gelmişti. "Neden hâlâ burada..." Uçurumu görünce sözlerini geri yuttu.
Aslında ilk önce diğer canavarları halledip bu neyin ne olduğu belli olmayan yeri sona bırakmaları veya hiç geri uğramamaları daha mantıklı olurdu. Bunları düşünürken aşağıdan tiz bir kız sesi geldi. "Yardım edin...!"
Destin uçuruma kararmış bir yüz ifadesiyle baktı. "Oraya inmemizin imkânı yok."
Ange'in suratındaki gülümseme hâlâ duruyordu. "Bence inip bakmamız daha iyi olur."
"Nasıl bir ruh veya hayalet olduğunu bilmeden atlamamız çok tehlikeli." diye çıkıştı Destin ve ardından umursamaz bir tavırla arkasını döndü. "Gerçi siz ne istiyorsanız onu yapın. Ben buradaki canavarları temizleyeceğim."
Sarışın başka bir odaya girdiğinde Ange konuştu. "Atla."
"İlk sen git." diye itiraz etti Azuma. Ange'in ona ihtiyacı olduğundan onu kötü bir duruma sokacağını düşünmüyordu ancak sonu görünmeyen bir yere atlamak da biraz fazlaydı.
Ange'in onun reddedişini duymasıyla ifadesi sertleşti fakat kızgın gözükmüyordu. Ardından bir şey demeden Azuma'nın kolunu tuttu ve aşağıya atladı. Onunla beraber sürüklenen Azuma çığlık atmamak için kendini zor tutmuştu.
Neyse ki ayakları çok geçmeden yere değmişti. Ange bir tür sihirle düşüşlerini yavaşlatmış olmalıydı. Azuma dengesini bulmakta biraz zorladıktan sonra iki ayağı üzerinde durmayı başardı. Karanlık olduğundan Cael'in ona öğretmiş olduğu gece görüşü sihrini de kullanmaya başlamıştı.
Ange onun kolunu bıraktıktan sonra etrafına bakındı. Çok büyük ve saraydan ayrı gibi olan bir alandı. "Burada değişik bir sihir var." diye açıkladı Ange. "Muhtemelen daha önce sarayda olan insanlar tarafından konmuş, buraya girenler bir daha buradan ayrılamaz."
Bu neden yardım isteyen bir kız sesi duyduklarını açıklıyordu. Ange kısa bir süre düşündükten sonra ekledi. "Sadece hayaletler ve ruhlar için yapılmış bir sihir."
Yani bu sihir onları kapsamıyordu. Azuma rahat bir nefes aldı. "O zaman buraya inmemize gerek var mıydı?" Sonuçta gelip onları rahatsız edemezlerdi.
"Gece yarısı yardım isteyen bir kız sesi duymaya devam etmek istiyorsan yukarı çıkabiliriz." Azuma bu konu hakkında gerçekten düşündükten sonra iyi bir fikir olmadığına kanaatini getirmişti. Ange düz bir suratla ona döndükten sonra devam etti. "Şu an burada bir ruh ve bir hayalet var. Onları evlerine yollayabilmek için sihrin merkezini bulmalı ve onu kaldırmalıyız."
"Evlerine yollamak?" Azuma, ona yapmaları gerekeni açıkladıktan hemen sonra çoktan odada dolaşmaya başlamış olan Ange'i takip ediyordu. "Hem sen sihrin merkezinin nerede olduğunu hissedemiyor musun?" Sonuçta Ange her şeyi biliyormuş gibi gözüküyordu.
"Bir hayaleti, ruhu veya canavarı öldürdüğünde Tenebrae'ye tekrar buraya geri dönme şansları olmadan geri gider."
Yani canavarlar kendi benliklerini kaybetmiş ruhlar ve hayaletlerse öldürüldüklerinde onlar için yeni bir şans doğuyordu. Diğerleri için de bu böyleydi, tamamen kaybolmuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantasyHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)