Azuma Ange'e kısa bir süre baktıktan sonra kafasını salladı. Olanlardan sonra kaçmaya cüret edemezdi. Onun iş birliği içinde olduğunu görünce Ange'in dudakları yukarıya kalktı. Azuma buna dikkat etmeden hızlı adımlarla oradan ayrılmıştı.
Ange, Azuma'nın gidişinin ardından kapıyı kapatmasıyla kız kardeşi konuştu. "Yaptığın gerçekten gerekli miydi?"
Ange yarım bıraktığı şarabını eline alırken kadehe biraz daha alkol koymuştu. Kız kardeşini cevapladı. Sesi ciddiydi. "Hayır... Ama onu gerçekten öpmek istedim."
"Ondan bahsetmiyorum." dedi Earlene, abisini izlerken. Ange ona da bir kadeh şarap doldurup uzatmıştı. Earlene bunu memnuniyetle aldıktan sonra ekledi. "Maske."
Ange daha önce oturuyor olduğu koltuğa geri oturdu. "Daha sonra görürse kötü olabilir."
"Sihir." dedi Earlene elindeki şarabı içmeden. Kısa kelimeler kullanıyor olsa da Ange ne demek istediğini anlamıştı. Yanlarında olan sadece Azuma değildi, iki arkadaşı da onlarla beraberdi. Nasıl göründüğünü ona göstermiş olsa bile sorun çıkaracak iki tane çocuğa daha göstermesi işleri onun açısından kolaylaştırmazdı ve üzerinde mühür olduğu için Azuma'yı etkilemesi normalden daha uzun sürecekti, bu rağmen Azuma etkilendikten sonra bile eğer iki arkadaşını öldürüp atarsa onunla konuşmak istemeyebilirdi. Daha önce bu aklından geçmemiş değildi fakat sihir gücünü bu tür saçma sapan şeylere harcamak istemiyordu. Yine de kısa bir süre daha düşündükten sonra dudakları oynadı. "Pekâlâ, öyle yapalım o zaman."
-
Azuma koşar adımlarla dışarı çıkmıştı. Sert rüzgârın vücuduna çarpmasına aldırış etmeden bir süre kapının önünde öylece durdu, sonunda düşüncelerini toparlamaya başlayabilince ise merdivenlerin kenarına sonraki hamlesinin ne olacağını bilmeyerek oturdu.
Ne kadar düşündükçe yaptıkları o kadar saçma geliyordu. Elini kanaması durmasına rağmen çatlaklığından dolayı hâlâ onu rahatsız eden dudağında gezdirirken belki gerçekten de mantıksız davrananın kendisi olduğuna daha da inanmıştı. Eğer tehlikeli biriyle karşılaştığını düşünürse ondan kaçmalıydı, ilk bulduğu keskin aletle onun üzerine gitmemeliydi fakat artık kaçmak için de çok geçti. Ange onu tehdit etmişti. Azuma her ne kadar haksız bir harekette bulunmuş olsa da kimse ona onu tehdit etme hakkını vermiyordu. Onu gerçekten sevmediğini düşündü. Üstelik adam sapığın tekiydi... İçindeki sıkıntı daha da büyürken belki bu konuyu Claudio ve Destin'e söylemek aklından geçti ancak bu fikirden hemen vazgeçti.
Onları endişeye düşürmek istemiyordu ve Ange muhtemelen hepsinin beraber baş edemeyeceği kadar güçlü ve kuvvetliydi. Üstelik onlara söylerse bunu biliyor olduklarından kesinlikle iki kardeşten kaçmaya çalışacaklardı. Bu başlarına daha çok bela açabilir, hatta Claudio ve Destin'in öldürülmesine neden olabilirdi.
En iyisi sessiz kalmak ve neler olacağını görmekti. Cael geldiğinde bir çıkış yolu bulmaya çalışabilirlerdi.
İç çekerek yüzünü ovuşturdu.
Çok geçmeden kapı açılmıştı. Sesi duymasıyla Azuma ayağa kalktı. İlk çıkan Claudio'ydu. "Odadan çıktığını duymamışım bile!"
"Ölü gibi uyuyordun." Cevaplayan Destin'di. Claudio arkadaşına dönerek sordu. "Sen duydun mu ki?"
Destin de duymamıştı ancak bunu söylemeden Azuma'ya döndü. "Neden dışarıdasın?"
Azuma'nın verebilecek bir cevabı yoktu. "Ev çok havasız." diye bir bahane uydurdu.
Yeterince mantıklı bir bahaneydi. Evin pencereleri kim bilir kaç haftadır açılmamıştı, içeri girdiklerinde Claudio bir süre boyunca havalandırmayı denemiş olsa bile dışarısı buz gibi olduğu için pencereyi kapatmak zorunda kalmıştı ve oldukça rahatsız olmuş olmalarına rağmen bir süre sonra tozlara alışmışlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantasiaHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)