Azuma'nın beyni ne yaptığını çıplak belinde hissettiği elle algılayabilmişti. Planı sadece Ange'e küçük bir öpücük verip onu başından kovmak ve bir daha ona yaklaşmamasını sağlamaktı, nasıl olmuştu da her şey bu şekilde gelişebilmişti? Ange'in elleri kalçasına gelip durduğunda sonunda tutmakta zorlandığı inlemelerinin arasında konuşabilmişti. "Bu... Bu kadar yeterli."
Onun kulağını emmekte olan Ange bunu duymasıyla durup onun yüzüne bakabilmek için uzaklaşmıştı. "Durmak için kötü bir zamanı seçmedin mi?"
Elleri Azuma'nın sözlerinden ayrı ilerleyip pantolonunun düğmelerine vardı. Bunu hissetmesiyle Azuma'nın tüm modu anında değişti ve ondan biraz daha uzaklaştı. Tüm vücudu birden kaskatı kesilmişti. Gerginliğini görünce Ange durakladı ve onu bıraktı.
Azuma hemen Ange ile duvarın arasından sıyrılıp kenara çekilmiş ve gömleğinin düğmelerini düğmelemeye koyulmuştu. Tüm göğsü ve karnı Ange'in bıraktığı izlerle doluydu. Ange'den onları geçirmesi aklına bile gelmeden tüm düğmeleri ilikleyivermişti.
"Cael'le alakalı değil," diye tahminde bulundu Ange onun hareketlerini büyük bir ilgiyle izlerken. "Onu aldatmaktan korksaydın benimle en baştan bu kadar ileri gitmezsin."
Azuma daha da fazla dağılmış olan saçlarını düzeltmeye çalışırken Ange'in dedikleriyle donakalmıştı. Yüzünü ona doğru çevirdi. Sesi sinirliydi. "Kes sesini."
Ange buna gülüp kendi gömleğini düğmeleyemeye başlamıştı. "Biri seni mi incitti yoksa?"
Azuma saçlarını düzeltmeyi bitirmiş ve Ange bunları söylerken onun salak suratına bakma şansını bulmuştu. Hızla elini kaldırıp yüzüne bir tokat geçirme girişiminde bulundu ancak Ange onu kolundan son saniye de yakalamış, ardından oldukça akıcı hareketlerle Azuma'yı tekrar kendine doğru çekip dudaklarına bir öpücük daha kondurmuştu. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki Azuma'nın tepki vermesine zaman kalmamıştı. Ange onun kolunu bırakmadan tekrar sinirlerini bozan bir tonda konuşmaya başladı. "Merak ediyordum da, gerçekten benim seni rahat bırakmam için mi yoksa sen de bunu istediğin için mi beni öptün?"
Azuma'nın iki eli vardı, diğer elini de Ange'in suratına doğru hızla götürmüştü ancak Ange onu da kolundan yakalamıştı. Biraz daha ona doğru eğildi. "Hangisi?"
Azuma'nın kaşları çatıktı. "Ne önemi var? Hadi gidelim artık!" diyerek çıkıştı. Bunun üzerine Ange biraz daha ona baktıktan sonra onu bıraktı ve arkasını dönüp dudaklarını yalarken sihrin olduğu yere doğru yürüdü. "Merak etme, sevgilin geldiğinde ona bunu söylemeyeceğim."
Azuma onun dediklerini umursamadan Ange'in arkasından sihrin merkezine doğru gitti.
Etraflarındaki sihir saniyeler içinde kalkmış ve kendini tekrar sarayın normal odalarından birinde bulmuşlardı. Çok geçmeden oldukları odanın kapısı açıldı ve içeriye Claudio daldı. "Sonunda kapı açıldı, nasıl olurda yalnız gitmelerine izin verirsin..."
Onları görmesiyle sözleri durmuştu. Azuma ne kadar süredir orada kaldıklarını merak etmeden edemedi. Claudio gözleri kocaman olarak Azuma'ya doğru geldi. Sesi endişeliydi. "Ne oldu sana?"
Bu soruyla beraber Azuma'nın beynine Ange ile yaptıkları doluşmaya başlamıştı. Düşüncesiyle bile hafifçe pembeleştiğini tahmin edebiliyordu. Dudaklarında veya boynunda gözüken bir iz mi vardı? Eğer bunu görürlerse onlara nasıl açıklayacaktı?
"Üzerine duvar yıkıldı," diye cevapladı Ange, Azuma'nın beyninin durmuş olduğunu görünce. "Bir hayalet vardı ve çok güçlüydü. Onu yenmemiz uzun sürdü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Melek [BL]
FantasyHalf & Half serisinin ikinci kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)