G•İ•R•İ•Ş

13.4K 351 116
                                    

Hissederek okumalar..

✨✨

Otobüsten inerken aynı zaman da kaderime
sövüyordum. On yedi saatlik nöbet sonrası hemen eve gidip uyumak istiyordum.
Ama önce Nalan Sultanın istediklerini almam gerekiyordu. Çünkü kendisi sabah çok kibar!! bir dille telefonuma mesaj olarak attığı listeyi almamı rica etmişti.

Sonunda site olan ama bana göre küçük tatlı bir mahalleyi andıran evimize gelebilmiştim. Zaten markette beş dakikalık bir mesefadeydi.
Sıcaktan bayılacağım noktada şükür ki mahellemizin daimi bakkalı Ziya Amcanın neredeyse yirmi yedi senesini verdiği ve zamanla büyüttüğü marketine gelmiştim.

Ohh içerisi nasıl serin, nasıl güzeldi. Havalar mayıs ayı olmasına rağmen ne kadar sıcaktı öyle. Üstüne bir de İzmir'in yakıcı güneşi eklendi mi çekilmez oluyordu vallahi. Raflara bakınırken yüzünde ki geniş gülümsemesiyle bana bakan Ziya amcayla göz göze geldik.

"Ooo, Ålå kızım hoş geldin erkencisin bu sabah?" Elindeki içecekleri dolaba bırakarak bana doğru geldi. "Günaydın Ali amca.." Sesimden uyku akıyordu sanki.. "Nöbetten çıktım, hemen eve gidip uyumak istiyorum.. Annemin istediklerini almaya geldim.." Ziya amca uykuya ne kadar düşkün olduğumu hatırlamışçasına yüzünde ki gülümsemesini büyüttürken tam bir şey diyecekti ki bize doğru gelen bedenle susmak zorunda kaldı.

Mahallenin gözde bekârı Rüzgâr abi..
O kadar yakışıklıydı ki güzel Allahım boş zamanında yaratmıştı sanki onu özene özene.. Boyu 1.90 civarı iri cüsseli ama kilolu değildi. Aksine kasları burdan bile gözümü alıyordu. Keskin yüz hatları biçimli burnu benimkilerden güzel dudakları vardı. Birde her baktığımda içimde umut yeşerten bal gözleri vardı.

Ona abi demek zordu. Yüzümdeki tebessümü anlamaması için kafamı önüme eğdim. Ama ona bakmak istiyordum. Çünkü adam tam bi sanat eseri gibiydi... Bakışları üzerimde biraz fazla oyalanınca kendimi süzme isteği duydum. Yeşil formalarım, spor ayakkabılarım, toplu saçlarımla berbat haldeydim. Neden bu kadar huzursuzdu?

Ben kendimi incelerken o Ali amcayla konuşup dükkandan çıkmıştı bile. Ne zannediyordum ki benimle konuşmasını falan mı. İşte tam olarak sorun buydu bana karşı çok soğuktu. Biraz da dengesizdi sanırım. Ama ben onu zaten böyle sevmiştim.
Onu seviyordum. On altı yaşımdan beri.. Önceleri çocukluk aşkı diyip geçtiğim bir şeydi. Ama sonra bekle demişti, gelecek vaat etmişti..

28 Eylül 2016
Evin önün de bekliyordu Rüzgâr. Elimde ceketim, kulağım da kulaklık. Adımlarım titrerken yavaşladım.
Göz göze geldiğimiz de kalbim tekledi..

İşten gelmediği dağınık üstünden belliydi.. Mesleğinde yeniydi daha. Haksızlığa daha küçücükken bile tahamül edemezdi. Çocukluk hayalini gerçekleştirmiş, avukat olmuştu.. Her zaman düzenli duran saçları oldukça dağılmış, hafif sakallı yüzüyle bana bakıyordu.

Rüzgâr, yıllarca abi demek zorunda kaldığım, asla abim olmayan adam..

Yavaşça kalktı oturduğu merdivenden, gözleri hiç ayrılmamıştı benden. Uzun bir yolculuktu sanki bakışları... Uzun yolculukları sevdiğimi söylemiş miydim daha önce..?

Yavaşça ona yaklaşırken evime de yaklaşıyordum aynı zaman da. Kulaklığımı çıkardım, şarkı da bitmişti çoktan.
Tam yanından geçeceğim sırada adım yankılandı sokakta.. Sadece ikimizin olduğu, ıssız sokakta..

"Ålå!" Sesinin titrediğine yemin edebilirim. Doğum günüme belki de dakikalar kala, evimin önün de bekleyen adamın sesi benim adımı söylerken titriyordu.. Yer ayaklarımın altından kayıyordu sanki.

SAUDADE (mabel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin