45 | Don't Give Up Yet

6.8K 724 249
                                    

"Lanet olsun." dedi sınıfımdaki gıcık kız Daena göz devirerek. "Kulüp etkinliği için şu pısırık Jeon Jungkook ile aynı gruba verilmişim."

"Ne?" dedi onun gibi aptal olan arkadaşlarından biri. "Bu iğrenç. O çocuk iki kelimeyi bir araya getiremiyor bile, ne yapacaksın?"

Sinir, hattâ öfke damarlarımdan yukarıya tırmanırken sakin kalmak adına kendimi telkin ettim. Ayağımı sallamadan duramıyordum.

"Bilmiyorum. Hocayla konuşacağım. O tuhaf şeyle beraber herhangi bir etkinlik yapmamız mümkün değil."

"Cidden... Ama garip bir şekilde derslerden iyi not alıyor."

"Kimin umrunda? Bu kadar içine kapanık ve şapşalca davranmaya devam ettiği sürece asla başarılı bir hayatı olmayacak."

En sonunda elimi sırama sertçe vurdum ve ayağa kalktım. Arkamda duran o iki gerizekalıya dönüp sertçe baktım.

"Kusura bakın da, siz ne boksunuz ki Jungkook'u eleştiriyorsunuz? Onun neler yaşadığı ya da kim olduğu hakkında en ufak bir fikriniz bile yokken, hangi sıfatla onu böyle yargılayabiliyorsunuz?!"

Sınıftaki tüm gözler bize dönmüştü.

Saçlarını cırtlak bir sarıya boyatmış olan Daena histerik bir şekilde güldü. "A-ah, şuna bak? Hayırdır Hyemin, sen ne zamandır avukat kesildin? Hayır sana ne yani, ortada seni ilgilendiren bir şey yok."

Sinirle gözlerimi ksıtım. "Var! O benim arkadaşım! Ve senin onun hakkında böyle çirkin şeyler söylemene göz yumacak değilim!"

Umursamaz bir şekilde göz devirdi. "Aman, gören de ülke başkanına korumalık yapıyor sanar. Havalara bak. Bari savunduğun kişi korkak bir sünepe değil de adam akıllı biri olsaydı."

"Bana bak, ağzını topla yoksa seni yamulturum!" dedim yumruklarımı sılarak.

Sınıftakiler etrafımıza toplanmaya başlamıştı.

"Hey, çocuklar..." önümde duran bir sınıf arkadaşım gözleriyle karşıyı işaret edince arkamı dönüp baktım. Jungkook, yüzünde mutsuz bir ifadeyle kapı girişinin orada durmuş bize bakıyordu.

"Jungkook-"

Ona doğru bir adım atmıştım ki koşarak gözden kayboldu. Sinirle Daena'ya dönüp, en tehditkâr bakışlarımla gözlerimi ona diktim. "Bir daha onun hakkında abuk subuk konuştuğunu duyarsam, senin için kötü olur. Hocayla konuşup Jungkook'u benim grubuma koymasını isteyecegim. Ve sen, ondan uzak duracaksın."

Elimi ona doğru uyarırcasına salladıktan sonra hızla koşup sınıfı terk ettim. Koridorların arasında dolaşıp Jungkook'u aradım. Onu hiçbir yerde bulamıyordum. En sonunda teras katına gitmiş olabilecegini düşünerek oraya yöneldim.

Jungkook tam da korkulukların dibinde oturmuş, bacaklarını parmaklıkların arasından sarkıtmıştı. Kırmızı kapüşonlusu yine başından eksik olmamıştı.

"Jungkook." dedim ona doğru yaklaşarak. Ama fazla ileri gidemedim, yükseklik korkum yine bedenimi ele geçirmişti. "Jungkook, o aptalın dediklerine kulak asma."

"O haklı." dedi üzgün bir sesle. "Böyle olmaya devam ettiğim sürece asla başarılı biri olamayacağım."

"Hayır! Bu doğru değil!" dedim yere oturarak. "Hep böyle kalmayacaksın Jungkook. Şimdiden çok yol kat ettin, görmüyor musun?"

Yanına gidip ona sarılmak istesem de, gözümün azıcık aşağıya kaymasıyla panik atak geçirebilirmişim gibi hissettiğimden kımıldayamıyordum. "Jungkook, yanıma gelir misin lütfen?"

"Baksana, sen de yapamıyorsun." dedi dönüp bana bakarak. Yuvarlak gözlüklerini düzeltti ve aşağıya bakarak derin bir nefes verdi. "Sen bile korkunu yenemezken ben nasıl yapayım?"

"Bu doğru değil." dedim derin bir nefes alıp vererek.

Tekrar bana baktığında, sıkıca gözlerimi yumdum ve ona doğru yaklaştım. Rüzgarın esintisi birazdan beni alıp götürecek gibi hissediyordum. Sanki biri beni itecek de düşecektim ama Jungkook'a ulaşırsam tehlike geçecekti.

Çok korksam da biraz daha yaklaştım ve titrek bir nefes alarak Jungkook'un hırkasını tuttum. "Bak, gördün mü? Ben çabalıyorum. Elimden geldiğince, yavaş yavaş. Ama şu an bunu yapabilmenin sebebi sensin Jungkook." dedim yavaşca gözlerimi aralayıp ona bakarak. "Çünkü eğer düşersem, beni tutacağını biliyorum."

Jungkook duygulu gözlerle bana bakarken bacaklarını parmaklıklardan geri çekti ve bana yaklaşıp sıkıca sarıldı. "Üzgünüm... Seni zorlamış gibi oldum."

"Hayır. Zaten bunu yapmalıydım. Eninde sonunda alışmam gerek." dedim kollarımı ona sararak.

Derin bir nefes vererek geriye çekildi ve bana baktı. "Beni savunduğun için teşekkür ederim. Bu benim asla yapamayacağım bir şey." dedi saçımı okşayarak.

"Yapacaksın." dedim elini sıkarak. "Yalnızca kendine inan yeter, yapabileceğini biliyorsun. Belki bugün değil, yarın da değil. Ama bir gün yapacaksın. Kimseden çekinmeyeceksin, düşüncelerini dile getirebileceksin. Buna inanarak yoluna devam etmelisin."

Hafifçe gülümsedi ve bana tekrar sarıldı. "Sen olmasan n'apardım ben?"

"Hmm. Animeboy gibi bir afet sap kalırdı. Yazık olurdu yani."

Güldü ve ayağa kalkıp beni de kaldırdı. "Artık gitmeliyiz, öğle molasının bitmesine az kaldı."

Başımı sallayarak onu onayladım. Kenetlenmiş olan ellerimizi ayırarak, terastan indik. Bana kalsa tüm okula Jungkook ile sevgili olduğumuzu haykırırdım fakat Jungkook henüz buna hazır değildi. Sonuçta instagramdaki yorumlar yüzünden benim animeboy ile çıktığım artık biliniyordu. Çoğu kişi hâlâ buna inanmıyordu gerçi, ilişkimiz varsa dahi sahte olduğunu düşünüyorlardı, güya ben para için yapıyormuşum falan filan. Kıçımın kenarları.

Jungkook'a biraz daha teselli konuşması yaptıktan sonra onu kendi sınıfına gönderdim ve ben de kulüp hocasıyla konuşmaya gittim. Grup değişimi konusunda sözümü dinlese iyi olurdu, bir de hocanın huysuzluğu ile uğraşmak istemiyordum. Uğraşırsam fena olurdu.

***

Alfa Hyemin in ur area 😎

• Animeboy Π Jeon Jungkook •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin