22 | The Most Beautiful Thing

11.2K 1K 558
                                    

Animeboy hesabından Hyemin'i takip etmiş olmamın ne kadar rahatsız edici bir şey olduğunu şimdi daha net anlıyordum.

İkimiz takipleştiğimiz için, etraftakiler sürekli ona bir şeyler soruyordu. Arkadaşın mı, sevgilin mi, neden hemen geri takip yapmadın da günler sonra yaptın, impossible dediği kız sen misin, vesaire vesaire.

Hyemin'in onlara verdiği cevap ise beni her seferinde güldürüyordu.

"Bu sizi hiç alakadar etmez."

Cidden, gelen gidenin ona benim hakkımda bir şeyler sorması... Utanç vericiydi. Kendimi kötü hissettim. Onu popüler bir hesaptan takip edersem elbette kızı rahatsız ederlerdi!

Sadece birkaç seçmeli derste aynı sınıfta olmamıza rağmen ona sürekli aynı zırvalıkların sorulmasına şahit oluyordum. Bu da yerin dibine girmek istememe sebep oluyordu.

Okul çıkışında han nehrinin orada buluşmak için sözleşmiştik. Anlaşılan ilk seansımızı burada yapacaktık.

Derin sulara baktım. Daha önce buradan ne çok kişi intihar etmişti kim bilir. Ben de listeye girmiştim, ama sevdiğim insanlar hayatı bırakmama engel oluyordu.

"Hey, çakma çilli."

İrkildim ve sağıma döndüm. Sırt çantasını tek omzuna almış olan Hyemin bana doğru ilerliyordu. Üstünde beyaz bir bluz, siyah şort ve ince bir hırka vardı.

Yanaklarım şimdiden yanmaya başlamıştı bile.

"Şuradaki banka oturalım."

Eliyle işaret ettiği yere baktım. Uzakta bir bank vardı. O ilerleyince ben de peşinde takıldım. Yan yana yürürken saçlarının kokusunu almak beni rahatlatmış ve az da olsa gerginliğini azaltmıştı.

Banka oturduğumuzda sırt çantalarımızı da kucağımıza aldık.

Hyemin sırt çantasından iki gazlı içecek çıkarıp birini bana uzattı. Sürekli bana bir şeyler ikram ettiği için mahçup hissetmeye başlasam da, reddetmenin ayıp olacağını düşünüp içeceği aldım.

İlk önce havadan sudan şeyler hakkında konuştuk. Okul, havalar, aile... Benim kullandığım kelimeler ise hep "hmm, evet.  Aynen. Haklısın. Bence de." gibi şeylerdi.

Kaşlarını hafiften çattı ve bana baktı. "Neden Animeboy'u uydurdun?"

Aniden bunu sorduğunda midemde bir yanma hissettim.

"Şey... Benim fikrim değildi aslında." dedim ve içecekten bir yudum alıp nehir manzarasına doğru baktım. "Jimin hyung, gerçekte insanlara kendimi açamadığım için farklı bir yol deneyebileceğimi, üstelik çizim yeteneğim sayesinde para kazanabileceğimi de söyledi."

"Anlıyorum." dedi başını sallayarak.

"Ve..." yutkundum ve gözlerimi elimdeki içeceğe diktim. "Sanırım, içten içe senin tarafından fark edilmek istedim. Farklı bir şekilde de olsa beni görmeni istedim. Galiba seni takip etmemin nedeni de buydu."

Kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Seni fark etmem için instagram fenomeni olman şart değildi. Kendin olarak da bunu yapabilirdin Jungkook. Ama durumunu anladığım için neden bu yola başvurduğunu da anlıyorum." gözlerini nehre çevirdi ve yere yaslanmış ayaklarını salladı. "Anlat bakalım. En çok korktuğun şey ne?"

"Seçmesi zor... Korkmadığın şeyler ne diye sorsan cevaplamak daha kolay olurdu." dediğimde hafifçe güldü ve nehre doğru baktı.

Onu güldürdüm! Bunu ben yaptım!

Ve benim sayemde güldüğünü görmek içimde tarifsiz bir mutluluğun doğmasına sebep olmuştu.

"Sen hepsini anlat, ben dinlerim." dediğinde terleyen avuçlarımı pantolonuma sildim.

"Sosyal fobisi olan insanların korktuğu her şey. Göz önünde olmak, yanlış bir şey yapmaktan ya da söylemekten korkmak, hiçbir sosyal faaliyete katılamamak, kendini yetersiz görmek... Ama en korkunç olan kısım peşimde mafyalar olması."

Hyemin yasladığı yerden doğrulup gözlerini büyülterek bana baktı. "Ne?! Şaka yapıyorsun herhalde?"

Çekingen bakışlarımı ona yönlendirirken başımı sağa sola salladım. "Bu doğru... Belki de görüşmemeliyiz, yakınımda olduğunu görürlerse sana da zarar vermeye çalış-"

Ellerini havaya kaldırdı. "Dur, dur. NE? Şunu baştan anlat. Ne mafyası?"

Derin bir nefes verip ona olanları anlattım. Şok olmuş -ve sevimli- yüz ifadesiyle bana bakıyordu.

"Jungkook, bu... Yani... Ne desem bilemedim. Onca şeyin üstüne bir de Seunghan'ın sana dadanmış olması..."

Oflayarak yere baktım. "Biliyorum. Berbat."

"Peki ne olacak? Yani kuzeninin arkadaşları sana yardım edecekler mi?"

"Küçük bir aile problemleri var şu an. Onu halledebilirlerse bana da yardım edebilecekler."

"Umarım hallederler... Bu gerçekten korkutucu."

Başımı salladım. "Kötü şeyler beni buluyor, her zaman olduğu gibi."

Bana ters bir bakış attı. "Buna ben de dahil miyim?"

Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Ve o an, belki de bir daha asla yanıma uğramayacak olan cesaret, dudaklarımdan şu sözlerin dökülmesine sebep oldu:

"Hayır... Sen şu hayatta başıma gelen en güzel şeysin."

***

FEEELLLLSSS

FEEELLLLSSS

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
• Animeboy Π Jeon Jungkook •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin