14. Bölüm

2.7K 270 617
                                    

Bu bölümü on sayfa falan yazdım sonra beğenmeyip hepsini sildim ve baştan yazdım. Üzücüydü ama böyle çok daha iyi olduğuna emin olabilirsiniz.

Oy vermeyi unutmayın lütfen.

İyi okumalar<3

•••

Daha önce hiç bu kadar çaresiz hissettiğimi hatırlamıyordum. Seamus bana kaçamak bakışlar atarken ben duvarda varolmayan bir noktaya odaklanmıştım.

Hermione ve Pansy'den yardım istemiştim. Hermione önden fırlamış, Sirius'u bulmaya gitmişti. Bu sırada Pansy önce Madam Pomfrey'e ordan da zindanlara Snape'i bulmaya gitmişti. Sirius gelene kadar Draco'yu sakinleştirmeye çalışmıştım. Sirius gelip Draco'yu tuttuğunda Hermione beni ve Seamus'u kendi odasına kapatmış, o söyleyene kadar çıkmamamız gerektiğini söylemişti.

Madam Pomfrey neyse ama Snape'in beni başkanlar yatakhanesinde görmesi pek hoş sonuçlar doğurmazdı. Yine de Hermione'nin odasından saçının teli için dünyayı yakacağım çocuğun çığlıklarını dinlemek cehennem azabından beterdi.

Cehenneme hiç gitmemiştim ama bundan beter olmadığına emindim.

Poppy'nin sesini koridorda duymamdan bir süre sonra ondan gelen sesler kesilmişti. Bu beni sakinleştirmekten çok endişelendirmişti ama Snape'in de gelmesiyle burda iyice kapana kısılmıştım.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum. Pansy bir ara gelip haber vermişti. Mutfağa gidip yemeği hazırlayan ev ciniyle konuşacağını söyledi. Onaylamaktan başka bir şey yapamadım. Ben bunun kasıtlı olduğunu düşünmüyordum ama Pansy benimle aynı fikirde değildi.

Kapı açıldığında ayağa fırladım. Hermione içeri girip bana sarıldı. Desteği için minnettardım ama hemen konuşmaya başlamazsa düşüp bayılacaktım. O yüzden acele etmesi için sabırsız bir bakış attım.

"Poppy fiziksel bir sorun olmadığını söyledi. Huzur iksiri verdi sanırım, Snape de o uyuyana kadar başında durdu. Sirius'a bırakıp gitti. Yanına gidebilirsin."

"Teşekkürler, Hermione." dedim yorgunlukla. Bulunduğum odadan çıkıp karşısındaki odaya ilerlerken hem sabırsız hem ürkektim. İçeride Sirius'un da olduğu aklıma gelince biraz daha cesaretlenip kapıyı açtım.

"Harry..." Sirius beni görünce ayağa kalktı. Yüzü allak bullaktı ama bulunduğu yerden memnun değilmiş gibiydi. Tam soru sormak için ona yaklaşacaktım ki bakışlarım yatağa kaydı. Kalbim sıkışırken kendime sorun olmadığını söylüyordum ama bir sorun vardı. Huzurlu görünüyordu ama göz çevresi kıpkırmızıydı. Bacağım yatağa çarpana kadar ona yaklaştığımı fark edemedim. Gözlerinin etrafı kırmızı lekelerle doluydu. Göz çevresindeki kılcal damarların çatladığını fark etmem uzun sürmedi.

"Nasıl?" Konuştuğumda ağzımdan çıkan sese hayret ettim. Sirius bir süre cevap vermedi.

"Şu an iyi, uyandığında daha iyi olacaktır." Bir süre sessizlik oldu. "Ben..."

"Sen gidebilirsin, ben burdayım." Başıyla onayladığını göz ucuyla gördüm. Ben onun kalktığı yere otururken o başka bir şey söylemeden odadan çıktı.

Kendimi tutmaya çalışsam da onun o halini görünce başarısız oldum. Sabahtan beri yaşadığım her şeyin yükü aynı anda omuzlarıma binerken titrek bir nefes verdim.

Sessizce ağlıyor bir yandan da göz yaşlarımı siliyordum. Rüyam tekrar aklıma gelirken başımı hızla iki yana salladım. "Bana... böyle hissettirmeye hiç hakkın yok..." Tişörtümün içini iki gözüme birden bastırırken gözlüğümü başımın üstüne almıştım.

Eternal Youth || Drarry Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin