Kapaktaki FanArt Alek'e ait. Kapağa sığması için kırpmam gerekiyordu. Emek hırsızlığı yapmış olmayayım.
Lütfen bölüm sonundaki yazar notunu atlamayın. Zaten çok kısa.
İyi okumalar.
•••
Draco, kendini her zaman özel hissederdi.
Hogwarts'a gelmeyi bu yüzden çok severdi. Bütün cadılar, bütün büyücüler etrafında fır dönerdi. O bir şey alırsa diğerleri de alır, bir şey giyerse diğerleri de giyerdi. Eğer o birini sevmiyorsa, diğerleri de sevmezdi.
Bu elbette onun kazandığı bir saygı değildi. Dedesinin başlattığı, babasının devam ettirdiği bir üne sahipti. Aileleri karanlık tarafta olan bu öğrenciler elbette ki Karanlık Lord'un bir numaralı Ölüm Yiyeni'ne ve onun ailesine saygı duyuyorlardı. Bütün bunların üstüne bir de çocuğun kusursuz soy ağacına bakılınca...
Draco'nun da bu geleneği devam ettireceğine, babasından sonra onun Karanlık Lord'un sağ kolu olacağına inanıyorlardı. Nasıl olmazdı ki? Atalarının yani sıra annesi de en sadık ölüm yiyenlerin çıktığı aileden geliyordu. Karanlık Lord'un Lucius'tan sonraki favorileri Regulus Black ve Bellatrix Lestrange.
Ama doğum günleri, her zaman bir öncekinden daha iyi geçerdi. Ona yaranmak için çalışan Slytherin öğrencileri, ortak salonda büyük bir parti düzenlerlerdi. O güne kadar her türlü pasta, turta ve meşrubatla donanan ortak salon dördüncü yıllarının sonundaki on beşinci doğum gününde işler biraz değişmişti. Üst sınıflar, zindanlara kaymak birası ve ateş viskisi sokmuşlardı.
"Eh," demişti Quidditch takımının kaptanı ve sınıf başkanı olan Marcus Flint. Bu sene onun Hogwarts'ta son senesiydi. "Bir Malfoy her gün on beş yaşına girmiyor."
Siyah deri koltuklar ortak salonun yanlarına çekilmiş, ortada bir boşluk oluşturulmuştu. Bu boşluk dans edenler için açılmıştı elbette. Bir öğrencinin Hufflepuff ortak salonundan çaldığı muggle müzik aleti üst sınıflar tarafından büyülenmiş, büyücü müzikleri çalıyordu.
Çoğunluğu safkan olan öğrenciler itiraf etmek istemeseler de bu alete mecburlardı. Okul sınırları içerisinde alışık oldukları müzik çalarlar çalışmıyordu.
Her koltuğun yanında kadehler ve ev cinlerine hazırlatılan yiyecekler duruyordu. Draco da üçlü koltuklardan birinin ortasında oturuyor, elindeki ateş viskisinin vücuduna ve aklına yaptıklarını anlamaya çalışıyordu.
Sağ tarafında oda arkadaşı Blaise Zabini, sol tarafında en yakın arkadaşı Pansy Parkinson oturuyordu. Herkes kendi arasında muhabbet ediyordu ama sesleri uzaktan geliyor olmasına karşın Draco, her üç cümleden birinde kendi adını duyabiliyordu.
"Baksanıza, sizce de zamanı gelmedi mi?"
Bu cümleyi kuran, altıncı sınıf bir cadı olan Lyra Black'ten başkası değildi. Regulus Black'in kızıydı. Çocuklukları beraber geçtiği için Lyra, Draco'yu kendi kardeşinden bile çok severdi.
Tabii bunun sebebi kardeşinin bir Gryffindor olması da olabilirdi. Lyra'ya göre babası, kardeşine Sirius adını hiç vermemeliydi.
Adı gibi huyu da benzemişti işte.
"Düşündüğüm şeyi mi düşünüyorsun, Lyra?"
Draco'nun gri gözleri kuzeninin siyah gözlerini buldu. Cadı sorulan soruya sırıtarak cevap vermişti. Çok geçmeden de asasını sallayarak salonun ortasında küçük bir delik açılmasına sebep oldu. Ardından etrafındakileri şöyle bir süzerek dudağını ısırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eternal Youth || Drarry Fan Fiction
Fanfiction[Tamamlandı] Draco Malfoy, hayatı boyunca kendisine öğretilen doğruları sorgulamamıştı. Diğerlerinden üstündü. Bunun üç sebebi vardı; o bir büyücüydü, safkandı ve bir Malfoy'du. Kendisi gibi safkan bir cadıyla evlenmeli ve ataları gibi dünyaya bir e...