Medyaya birazcık da Harry koyayım dedim:))
Bekletmeyi sevmediğimi söylemiştim. Umarım bir sonraki bölümü de bir an önce yazıp atabilirim. Sizi seviyorum canlarım...
İyi okumalar<3
•••
"Merhaba, Harry."
Adımı duymamla kendimi daldığım düşüncelerin arasından sıyırıp başımı kaldırdım. Kahverengi, kıvırcık saçlar ve saçlarının renginde gözler.
"Merhaba..." diye mırıldandım yavaşça. Çok soru sorar gibi olmasını istememiştim ama gerçekten merak ediyordum. Ne alakası vardı ki? Bu cadıyı hayatımda ilk defa görüyordum.
Cevabım onu tatmin etmemiş gibi kaşları çatıldı. Bir şeyi çözmeye çalışıyormuş gibi bakışlarını üzerimde dolaştırdığında kaşlarım havalandı.
"Sana bir hediye yollamıştım. Eline geçmedi mi?" Başımı iki yana salladım. Adını bile bilmediğim cadıyla konuşmayı sürdürmek belki de yaptığım en saçma şeylerden biriydi.
"Kiminle yolladın? Ayrıca ne gerek vardı?"
Yanakları kızarırken başını hafifçe öne eğdi. Utanmadığına yemin edebilirdim. Sadece kendini öyle göstermeye çalışıyor olmalıydı.
"Yatağının üstüne bırakması için bir arkadaşıma vermiştim. Kabul edersen çok sevinirim." Meraklandığım için cadıyı geçiştirip kütüphaneden çıktım. Kitaplarla fazla bile yan yana kalmıştım. Dumbledore'un isteği olmasa hayatta yapmayacağım bir şeydi.
Merdivenleri çıkmayı bitirdiğim anda birden ortak salonun kapısı açıldı. Kaşlarım çatıldı. "Finn? Sorun ne?" Göz yaşlarını silme gereği duymadan başını iki yana salladı. Ağlayarak yanımdan geçip gitti.
Peşinden gitme isteğimi son anda bastırdım. Eğer o ağlıyorsa Sirius'la ilgili bir şey olmalıydı ve ben arkadaşımın yanında olmalıydım.
"Çürük Limon." Tablo açıldığı anda koşmaya başladım. Kapıyı bile çalmadan odaya daldığımda Sirius'u cam kenarında sakince otururken buldum.
Sirius'u sakince otu...
"SIRIUS!" Telaşla yanına çöktüm. Omuzlarından tutup sarstım. Kabarık siyah saçları sallamamla dalgalanırken hülyalı hülyalı camdan dışarıyı izlemeye devam etti.
"Sirius! İyi misin?" Parıldayan siyah gözlerini benimkilere çevirdi. "Hiç daha iyi olmamıştım, Harry. Çok aşığım, çok..."
"Oh..." Kafa karışıklığıyla omuzlarını bıraktım. Gülümseyerek yüzünü çevirdi. "Finn bu yüzden mi ağlıyordu? Ona aşık olduğunu söyledin ve bundan hoşlanmadı mı?" Dehşet içinde yüzüme baktığında irkildim. "Finn mi? Ne alaka? Ona neden aşık olayım ki?"
Şaşkınlığımı fark etmeden ayaklandı. Bedeni tüyden hafifmiş gibi salınarak kendini sırt üstü yatağımın üstüne bıraktı. O sırada boş kutuyu fark ettim. Etrafındaki çikolata çöplerini ve yarı açık duran kartı.
Az önce kütüphanede konuştuğum cadının fotoğrafını görünce sıkıntıyla burnumun direğini sıktım. Finn'in yanında da böyle davrandıysa...
"Hadi Sirius, benimle gel..." Kollarından tutup kaldırdığımda kaşlarını çatıp omuzlarımdan ittirdi. Uyguladığı kuvvet sonucu kendisi kaldırdığım yatağa geri düştü. "Nereye götüreceksin beni? Neden geleyim ki?"
"Çünkü seni Romilda'ya götürece..."
"ROMILDA MI? TAMAM HADİ ÇABUK GİDELİM! Nasıl görünüyorum, Harry? Beni beğenir mi dersin?" Üstündeki kırmızı pijama takımına baktım. "Kesinlikle, bayılacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eternal Youth || Drarry Fan Fiction
Fanfiction[Tamamlandı] Draco Malfoy, hayatı boyunca kendisine öğretilen doğruları sorgulamamıştı. Diğerlerinden üstündü. Bunun üç sebebi vardı; o bir büyücüydü, safkandı ve bir Malfoy'du. Kendisi gibi safkan bir cadıyla evlenmeli ve ataları gibi dünyaya bir e...