22. Bölüm

2.1K 244 1K
                                    

Upuzun ve olaylarla dolu bir bölümle daha karşınızdayım. Bu bölümden sonra bozulacak psikolojinizden ben sorumlu değilim.

Belki de öyleyimdir ama siz yine de bana kızmayın:)

Sizi seviyorum, iyi okumalar<3

•••

Delirmek üzereydim.

Hermione, bombayı atıp kaçmıştı. Ne kadar ısrar edersem edeyim daha fazla bir şey söylemiyor, söylerse başının derde gireceğini söylüyordu.

Söylediğinden çıkardığım tek bir anlam vardı ama onun da doğru olduğuna inanmak istemiyordum. Korkunç olan, akla yatkın olmasıydı. Annesi intihara meyilliydi, Malfoy çocukken annesinin intihar ettiğini görmüştü.

Profile tam uyuyordu.

Yine de inanmak istemiyordum. Onun gibi birinin kendini öldürmeye çalıştığına inanmak istemiyordum. Ne kadar depresif olursa olsun, onun kadar kendini beğenmiş birinin intihar etmesi mantıklı gelmiyordu.

Belki de ben kendimi kandırıyordum.

Snape'in sinir küpü gibi gezip her ders Gryffindor'dan en az elli puan kırması bile sorun olduğunu bağırıyordu sanki. Malfoy hiçbir derse girmiyordu ve kimse bunu sorun etmiyordu. İksir dersinde bile yoktu.

Bense Quidditch antrenmanları arasında haritaya yapışmış halde geziyordum. Sürekli odasındaydı ama illa ki çıkacaktı, öyle değil mi? En azından banyo yapmak için çıkması gerekiyordu artık. Onun kadar titiz birinin bu kadar uzun süre akla paklayla idare etmesi hiç normal değildi.

Geçen zamanda yapabildiğim tek yararlı aktivite Slughorn'dan anının asıl halini alabilmekti. Hortkuluk. Profesör Dumbledore kendisinin halledeceğini söylemişti. Yardıma ihtiyacı olursa haber vereceğini biliyordum. Dünyada Voldemort'un yok olmasını benden bile çok isteyen bir kişi varsa o da şüphesiz Dumbledore'du.

Küçük bir araştırma yapmıştım. Sihir gücü bedenimden de yayılsa da çoğunluğu asamdan kaynaklıymış. Eğer asamı yanıma almazsam Malfoy'un beni fark etme olasılığı oldukça azalırdı. Sirius'un zehirlendiği gün bankta otururken dikkati dağınık olduğu için tam olarak nerde olduğumu anlayamamıştı.

Bir şansım olabilirdi.

Gecenin bir yarısı haritanın başında onu izlerken bir hareketlenme gördüm. Odasından çıkmıştı. Hemen peşine düşmek yerine nereye gittiğine bakmam gerektiğini düşündüm.

Doğru düşünmüştüm. İhtiyaç odasına girdi ve adı haritadan silindi. Demek ki haritada görünmediği zamanlar orda oluyordu. Bunu neden daha önce aklıma getirememiştim ki!

O girdikten sonra ben girersem kapı açıldığı için geldiğimi anlayabilirdi. Bu yüzden yarın gece ondan önce oraya gidecek ve gelmesini bekleyecektim. Kendimi, ne işler karıştırdığını öğrenmek istediğim için olduğuna inandırmaya çalışıyordum ama onu merak ediyordum.

Lanet olsun ki hala onu merak ediyordum!

Ama aynı zamanda... Kalbimin büyük bir kısmıyla ondan nefret ediyordum.

"Harry!" Kulağımın dibinde bağıran kimse öldürmek için doğruldum. Sirius'u ve sinir bozucu sırıtışını görünce gözlerimi devirdim.

Herkes uyanmış, hazırlanıyordu. Ne ara uyumuştum, ne ara sabah olmuştu bilmiyordum. Seamus ve Neville, Dean'in dedikodusunu yaparken Sirius kravatıyla cebelleşiyordu.

Ron yine yoktu.

"Nerde bu yine?" Sirius gözlerini devirdi. "Hiçbir fikrim yok. Gözlerini kuzenimden çekebilirsen arada bir Ron'u da kontrol et."

Eternal Youth || Drarry Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin