30. Bölüm

2.2K 219 637
                                    

Bu bölüm Draco'nun anlatımından.

Umarım bölüm hoşunuza gider, kurguyu yazmaya karar verdiğimde aklımdaki ilk bölüm buydu. Oy vermeyi de unutmazsanız çok sevinirim:)

Sizi çok seviyorum, iyi okumalar<3

•••

Daha önce hiçbir şey için bu kadar heveslendiğimi hatırlamıyordum.

Ne için heveslenebilirdim ki zaten? Bir şey istersem anında alınırdı, ne yemek istersem akşamına o yemek yapılırdı.

Ben ol derdim, olurdu.

İşin komik yanı bu durum, gülünç bir şekilde zengin olmamızla alakalı bile değildi. İstediğim bir şeyi kolay yoldan nasıl elde edeceğimi, insanları gözlemleyerek, küçük yaşta öğrenmiştim.

Kim neye nasıl tepki veriyor? Ne kadar ileri gidiyor? Ne zaman kontrolü kaybediyor?

İlk başta bunları aklıma kazımış, sonra teker teker denemiştim. Bana verilen tepkilerle başkalarına verilen tepkiler aynı mıydı? Aynı konuları farklı şekilde açınca da aynı tepkileri mi alıyordum?

Emin olana kadar tekrar ve tekrar denedim. Ta ki etrafımdaki herkesi yeni bir İksir kitabını ezberlediğim gibi ezberleyene kadar. Tam da bu sebepten dolayı, sahip olduğum hiçbir şeyi elde etmek için çaba sarf etmek zorunda kalmamıştım. Kimden neyi ne zaman isteyeceğimi çok iyi öğrenmiştim. Bazıları bende şeytan tüyü olduğunu söylerdi, ne yazık ki bu doğru değildi. Ne şeytanın ne de Tanrı'nın bana yardım ettiği yoktu.

Babamın görüşmeme izin verdiği çocuklar kadar iri yarı değildim. Kendimi koruyacak kaslarım yoktu. Hayatta kalabilmek için aklımı kullanmak zorundaydım. Başkalarına karşı tek avantajım buydu.

Hogwarts'a geldiğimde, hangi Profesör'le nasıl konuşmam gerektiğini çözmem sadece bir ayımı almıştı. Derslerden yüksek not almak için de hiçbir zaman sabahlamamıştım. Her zaman minimum emek harcamış, maksimum verim almıştım.

Profesör'leri öyle iyi tanımıştım ki, kitabın hangi bölümünden soracaklarını onlar daha soruları bile hazırlamadan tahmin edebilir olmuştum. Kendimi güçlü hissetmiştim, herkesten üstün.

Tam da bu yüzden kitabın tamamını, ilgimi çekmediği sürece, hiçbir zaman baştan sona okumamıştım. Çünkü küçükken babam bana zorla, kendisinin istediği kitabı okuturdu. Bundan nefret ederdim. Kitap okumak böyle bir şey olmamalıydı.

Birine hangi rengi seveceğini, kime aşık olacağını söylemekle aynı şeydi.

İnsanlara da aynı şeyi yaptığımı yıllar sonra fark etmiştim, alışkanlık olmuştu artık. Aynı kitap gibi, sadece can alıcı noktalarını ezberliyor, gereksiz kısımları okumuyordum çünkü hiçbirini merak etmiyordum. Çünkü herkes aynıydı ve hiçbirinin öngörülür hareket ettiğinden haberi bile yoktu.

Şimdiye kadar tamamını merak ettiğim tek bir kitap vardı ve o kitabın adı Harry Potter'dı. Geriye baktığım zaman, yaptığım en büyük hata da bu olmuştu. Ne var ki, yüzlerce hatanın içinde yaptığım en iyi hata da oydu.

Her bir kelime, her bir harf ilgimi çekmişti. Bu durum dikkatimi dağıtmış, onunla da diğer insanlarla oynadığım gibi oynamama engel olmuştu. Onu hiçbir zaman çözememiştim. Büyük bir ihtimalle hiçbir zaman da çözemeyecektim. Bu yüzden onu asla istediğim gibi manipüle edememiştim. İstemezdim de zaten, böyle daha güzeldi.

Ayrıca o bana, talep etmememe rağmen, istesem bile asla elde edemeyeceğim şeyleri kendi elleriyle sunmuştu. Kendi dışında her şeyi anlamsız kılmıştı. O gerçekten çok güzel bir hataydı.

Eternal Youth || Drarry Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin