James Buchanan Barnes
Uyarı: Sinir, hüzün, feels. Bu bölüm biraz mix gibi oldu.
Bilgilendirme: 11. bölümün devamı niteliğindedir.
Origin Hybrid³
"Herhangi bir hatırlama belirtisi gösterdi mi?" Steve 'in sana yönelttiği soru ile yerdeki bakışlarını ona çevirdin. Başını hayır anlamında salladığın sırada da açıklıyordun.
"Hayır. Ona yaşadığımız bazı anılardan bahsettim. Güzel olanlarından.. hiçbir şey hatırlamıyor ama bana güveniyor. Bunu hissedebiliyorum."
Steve başını sallarken Natasha konuşmaya başladı. "Ona olan aşkın gözle görülür nitelikte, Yn. Sana güvenmesi çok normal."
"O sana güveniyor olabilir ama ben ona güvenmiyorum. O hala dünya için bir tehdit ve onun Shield ile kalması gerekiyor." Fury 'nin sert sesine karşı ona gerçek yüzünü, melez yüzünü göstererek gülümsedin. Bu gülümseme daha çok 'dene beni'der gibiydi.
Fury senin Bucky 'i öylece götürmene sinirlenmiş, bir toplantı yapmak istemişti ve sende gelmiştin ama buraya gelmiş olman onlara Bucky 'i vereceğin anlamına gelmiyordu.
"Onu size vereceğimi mi sanıyorsun, Fury?" Gözlerinin altındaki damarlar belirginleşirken Steve elini elinin üzerine koydu ve sıktı. Sakinleşmeni sağlamak için yaptığı hareketle gözlerini sımsıkı yumdun ve eski haline döndün. Aslında gayet sakindin ama her an herkesi öldürebilirdin de.
Gözlerini açtığında odadaki herkesin, Steve hariç, yüzünde korkmuş bir ifade vardı.
"Sen altmış beş yıl boyunca kötü şeyler yaşadın Yn, o ise kötü şeyler yaşattı. Bir yere kapatılması gerekiyor." Fury 'nin ciddi sözleri ile Steve ona öfkeli bir bakış attı. Sen ise sakince ama öldürücü bir sesle konuştun.
"Bucky yaptığı hiçbir şeyden sorumlu tutulamaz, çünkü yaptığı her şey, yaşattığı ve yaşadığı her şey Hydra 'nın etkisinde oldu. Zihni ele geçirildi. Hafızası silindi ve şimdi ben de dahil hiçbir şeyi hatırlamıyor. Ayrıca;" derken derin bir nefes aldın. "Onu benden almaya çalışan her kim olursa olsun, yaşayacağı şeylerden kendisi sorumlu tutulacak. Kim olduğumu biliyorsunuz, nerede olduğumu ve neler yapabileceğimi. Kendinize güveniyorsanız, onu benden almaya çalışın."
Odada korkutucu bir sessizlik olduğunda Steve 'e döndün. "Bucky 'nin seni görmesi ona iyi gelecektir. Benimle gelmek ister misin?"
Steve başını salladı ve sana sarıldı. Sende vampir hızınla onu evine götürdün. İçeri girdiğinizde Bucky koltukta oturmuş masanın üzerinde kalan çizim defterini inceliyordu. Onun çizimleriyle, ikinizin çizimleriyle dolu olan yüzlerce defterden sadece biri.
Yanına gittiğinde başını kaldırdı. Gözlerinde hüzün vardı. Hatırlayamamanın getirdiği o ağır yük, senin acının yansımasıydı gözlerindeki.
"Seni neden hatırlayamıyorum, Yn?" Sorusuyla yutkundun. "Steve 'i biraz da olsa hatırlıyorum ama seni.. hatırlayamıyorum."
Defteri tekrar masaya koydu ve tam karşına geçti. "Seni hatırlamak istiyorum."
Ona hüzünle gülümseyerek elini yanağına koydun ve yavaşça okşadıktan sonra odana yöneldin. Karşısında daha fazla ağlayarak onu üzmek istemiyordun.
...
Gözlerini açtığında sabah olduğunu anlaman biraz uzun sürdü çünkü siyah perden hiçbir güneş ışığını içeri almayacak şekilde çekilmişti. İlk defa kalkıp perdeyi açtın ve gülümsedin. Belki de her şey eskisi gibi olabilirdi.
Kahvaltı hazırlamak için aşağı kata indiğinde Steve 'in çoktan gitmiş olduğunu gördün. Bucky koltukta uyuya kalmıştı. O kadar güzel görünüyordu ki bir an için her şeyi unutuverdin. O çarpıcı demir kolu bile senin için görünmez olmuştu.
Bir süre onu o şekilde izledikten sonra kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa yöneldin. Son birkaç güne kadar mutfak bomboştu çünkü altmış beş yıldır hiç alış veriş yapmamıştın. Hatta kan ve alkol dışında hiçbir şey tüketmemiştin bile.
Buz dolabına yönelirken rahatlamak adına derin bir nefes aldın. Artık o günleri unutmalıydın.
Masayı hazırlayıp krepleri pişirdikten sonra Bucky 'i uyandırmak için içeri girdin. Koltuğun yanına çökerek elinle saçlarını okşadın. Eskiden onu böyle uyandırmana bayılırdı. Şimdi de uyku ile uyanıklık arasında gülümsemişti. Yaklaşarak yanağını yumuşakça öptüğünde uyku sersemi kıkırdadı ve bu senin de gülümsemene sebep oldu. Yanağını tekrar öptüğünde adını mırıldandı ve seni kucağına çekti.
Uyku ve uyanıklık arasında ona yaklaşan kişinin sen olduğunu anlaması seni şaşırtmıştı.
Metal kolunu beline sardığında mecburen başını göğsüne yasladın. Bir bacağın koltuktan aşağı sarkıyordu ama diğer bacağını bacaklarının arasına sıkıştırmıştı. Bir elin hala saçlarındaydı, diğer elin ise yanağında. Bucky gözlerini açtığı sırada ikinizin de suratında şaşkın bir gülümseme vardı.
"Ben olduğumu nasıl anladın?" Suratındaki umutlu gülümsemeyle sorduğun soruyla Bucky bir an duraksadı.
Ne cevap vereceğini bilmiyordu, sen olduğunu nasıl anladığını da.
"Ben," duraksadı. Bir an için ne diyeceğini düşündü ve içinden geçeni söylemeye karar verdi. "sanırım hissettim. Sen olduğunu hissettim."
Sözlerinden sonra ne diyeceğini bilemedin. Ne yapacağını ya da ne yapman gerektiğini. Bucky dolan gözlerini izlerken metal olmayan elini yanağına koydu ve yeniden içinden geçeni yapmaya karar verdi.
Seni öptü.
Bucky seni hatırlamıyordu ama sana tekrar aşık oluyordu...
🌌BÖLÜM GÜNCELLENDİ🌌
Ben nedense bu köken melez serisini çok sevdim ve hiç bitiresim gelmiyor.
Devamı gelecek.
NOT; gelmedi jsjdnshhsjshj
💚🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Imagine With Marvel
FanfictionMarvel karakterleri ile hayal et Bölümlerin başlarındaki uyarılara dikkat ederseniz sevinirim. Arkadaşlar ilk otuz bölümde kanser edici yazım hataları var bunun için özür dilerim...