Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canlarım. 💖
🎶Nilüfer & Feridun Düzağaç\Kavak yelleri🎶
İyi okumalar...
5. Bölüm, 'Gün'
Telefonumun zil sesinin kulaklarımda çınlaması ile gözlerimi zar zor açabilmiştim. Bugün alarmı da kurmamıştım oysaki. Bugün haftasonu olduğu için, tekneye gitmiyorduk. Aslında sadece ben gitmiyordum. Bildiğim kadarıyla Asaflar bugünde gidiyordu ama erken döneceklerdi.
Hala zırlayıp duran telefonumu sinirle elime aldım ve kimin aradığına bakmadan direk açtım. Uyku sersemi olduğum için ve uykum bölündüğü için bodoslama dalmıştım. Haftasonu bile rahat uyuyamayacak mıydım ben?
"Ne var be sabah sabah! Bugün işe gitmediğimi öğrendiniz de rahat uykumun içime etmek için mi aradınız?" Karşı taraftan tanıdık bir kahkaha sesi duyduğumda, kaşlarımı çattım.
"Sakin ol be şampiyon." Sesi duyar duymaz hızla yatakta doğruldum ve oturur pozisyona geçtim. Bu tanıdık sesi biliyordum.
"Abi?" Telefonu kulağımdan çektim ve kendime çevirdim. Evet, abimdi. Arama ekranında 'Canım Komutanım' yazıyordu.
"Abi..." Gözlerim dolmaya başlamıştı, sesim titriyordu ve genzim yanıyordu. Dokunsan ağlayacak kıvama gelmiştim. Onu o kadar çok özlemiştim ki. Görmeyeli çok uzun bir süre olmuştu.
"Ne oldu kız?" Hala gülebiliyordu.
"Taş kalpli misin sen ya? Ben ağlayacağım neredeyse, sen gülüyorsun!" Bir iki damla gözyaşını çoktan dökmüştüm bile. Burnumu çektim. Sesim boğuk çıkıyordu.
"Şşş! Ne ağlıyorsun kızım? Senin burnunu çekmeni dinlemek için aramadım ben. Hadi bakayım ağlama." Konuşma süremizi ağlamakla heba etmemek için, akan bir iki damla gözyaşımı da sildim.
"Eeee, görevin bitti mi?"
"Evet, çok şükür bitti. Bunu da atlattık."
"İzine ne zaman geliyorsun ya da gelmeyi düşünüyor musun? Bir dakika... Bu seferki izninde seni göremeyecek miyim ben şimdi?"
"Bir dahakine de senin yanına gelirim güzelim, üzülme. Hem senin yanına da dönüşte uğrarım." Göremeyecek olmak çok koyuyordu tabi ama annem ve babamındı öncelik.
En çokta annem görmeyi hakediyordu. Televizyonda ne zaman bir şehitin haberi yapılsa gözleri doluyor, durgunlaşıyordu. Şehitlerin hakkını da ödeyemezdik. Milletimizin refahı için canlarını ortaya koyuyorlardı.
Belki bir çocuk babasının toprağı ile oyun oynuyordu...
Belki bir kız evlenme hayali kurduğu adamın toprağını öpüyordu...
Belki bir kadın oğlunun toprağını gözyaşları ile suluyordu...
Belki bir baba oğlu ile gurur duysa da içten içe ağlıyordu...
Ama yinede vatan sağolsun diyorlardı. Allah onlardan razı olsundu.
"Neyse şimdi bırakalım bunları. Anlat bakalım; yeni bir şehir, yeni bir ev, yeni bir ortam, yeni bir iş... Nasıl gidiyor?"Abimin sesi ile yürek sızlatan düşüncelerimden ayrıldım ve hayata döndüm.
"Şimdilik iyi gidiyor. Yeni bir iş buldum ve cidden iyi insanlarla tanışıp, birkaç arkadaş edindim bile." Zat-ı muhterem hariç!
"Hmm... Güzel... Peki, nasıl bir işmiş bakalım bu? Bahset biraz." Abimin ağzımdan laf almaya çalıştığını anlamıştım. Klasik, 'korumacı ve kıskanç abi' tavırlarıydı bunlar. Bu tavırları sinirimi bozmuyordu ki o'da çok üzerime gelmiyor, abartmıyordu zaten. Açıkçası hoşuma da gitmiyor değildi. Seviyordum onun bu tavırlarını. Tuhaf bir şekilde kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Çırak'ı ≈Mahalle Klasiği≈
Teen Fiction"Aşk... Beni, İstanbul'umdan bile vazgeçirecek kadar güzel olmalı." Cevabımdan sonra bir süre gözlerime baktı. Gözlerini çekip, derin bir nefes aldı. "Yaşadığım şehire olan aşkımı bile unutturmalı bana. Onunla olduğum zaman, aşık olduğum koca Trabz...