"Aşk... Beni, İstanbul'umdan bile vazgeçirecek kadar güzel olmalı." Cevabımdan sonra bir süre gözlerime baktı. Gözlerini çekip, derin bir nefes aldı.
"Yaşadığım şehire olan aşkımı bile unutturmalı bana. Onunla olduğum zaman, aşık olduğum koca Trabz...
Evett, okunma oranı ve oylar epey düşük ama toparlıycaz.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canlarım. 💖
🎶Şevval Sam/Ben Seni Sevduğumi🎶
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İyi okumalar...
34. Bölüm, 'Çay Güzeli'
≈Sırma'dan≈
Kapı çaldığında, piknik sepetini son kez kontrol ettim ve koşarak kapıyı açmaya gittim.
Orhan ve Ceylan beni bekliyordu. Onlara gülümsedim.
"Hazır mısın?" Başımı salladım ve vestiyere koyduğum piknik sepetini kapının önüne çıkardım. Ben içeri geçerken, Orhan'da sepeti almış ve arabaya yerleştirmişti.
"Hemen geliyorum, bekleyin." Hızlıca içeri girdim ve oturma odasına doğru ilerledim. Kanepenin üzerine dünden koyduğum, keşanımı aldım. Katlayıp, omuzlarıma koyduğumda artık tamamen hazırdım.
Son kez çantamı da aldım ve spor ayakkabılarımı giyerek, evden çıktım. Kapıyı kilitledim.
Sürekli sürekli bir şey mi unuttum acaba diye düşünmekten paranoyak olsam da, evden çıkabilmiş olmak büyük bir başarıydı. Umarım bir şey unutmamışımdır diyerek içimden geçirdim.
"Ee, hadi da Sırma." Orhan'a ters bir bakış attım.
"Geldim be. Öldün mü?"
"Tamam ama sabahtan beri seni bekliyoruz kızım." Gözlerimi kısıp, ona baktığımda ben cevap verecek iken benden önce başla biri bunu yapmıştı.
Asaf.
Sevgilim.
"Bekle anasını satayım, işin ne?" Asaf kapıyı kapatarak, evden çıktığında göz göze geldik. Göz kırparak, gülümsedi ve arabasına doğru ilerledi. Elindekileri arabanın bagajına koydu. İstemsizce bir iç çekerken, gözlerim dudaklarına kaydı ve anında gözlerimi kaçırdım.
İçimden ne çıkmıştı bilmiyordum fakat orada yaşananlardan sonra bir süre kendime gelememiştim. O suyun içinde hiç tanımadığım bir Sırma ortaya çıkmıştı.
Asaf ile sudan çıkmış ve Kara Yağız'ın ortasında dikiliyorduk. Ben gözlerimi kaçırıyordum, Asaf ise öylece duruyordu.
Kirpiklerimizden bile su damlıyordu. İkimizde sırılsıklamdık ve az önce olanların aksine, aramızda bir hayli sosyal mesafe vardı. Hiçte aşağıda, öyle deli gibi öpüşmüş bir halimiz de yoktu doğrusu. Çok değil sadece birkaç dakika önce aramızda kişisel alan namına hiçbir şey yoktu.