27. Bölüm: 'Açık Uçlu Göndermeler'

3.9K 215 20
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canlarım. 💖

🎶Tutuşmuş Beraber/Tutuşmuş Beraber🎶

♡♡♡

Bir insan, bir diğer insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla bağlamabilirmiş.

Sabahattin Ali~

♡♡♡

İyi okumalarr...

27. Bölüm, 'Açık uçlu Göndermeler'

Ece'den≈

Gün sırası bize gelmişti ve kızlarla mutfakta servis için hazırlıkları yapıyorduk. Tabakları dolaptan indirip, kızlara baktım. Sırma bardakları indiriyor, Esin ve Ceylan'da yemekleri, servis için hazırlıyordu. Sırma'nın annesi de bize katılmıştı ve gerçekten çok iyi, çok tatlı bir kadındı. Istanbul'da böyle bir ortamı olmadığından yakınıyordu.

Kızlar sağ olsun gerçekten çok yardımcı olmuştu. Aslında oturmalarını söylemiştim ama onların inadı daha ağır basmıştı ve açıkçası çok yorgun olduğum için, bende minnet duyuyordum.

Annemle birlikte zaten tüm işleri yapmış, evi temizlemiştik.

Tabakları alıp, yemeklerin olduğu yere doğru ilerledim ve yemekleri seri bir şekilde tabaklara koymaya başladım. Ben yemekleri koydukça, kızlarda yemek koyduğum tabakları içeri taşıyordu.

Kapı çaldığında, başımı kaldırdım. Kızlardan birine açması için seslendim ve önümdeki işi yapmaya devam ettim. Bir süre sonra yanımda bir gölge hissettiğimde, doldurduğum tabağı oraya doğru uzattım. O kadar odaklanmıştım ki yaptığım işe, yanımdakinin kim olduğuna bile bakmamıştım.

"Kaç kişi kaldı almayan, saysana zana zahmet gitmişken." Elimdeki tabak alınmadığında ve cevap gelmediğinde, tabağı tezgaha koymak için yeltendim. Bu sırada elimin üzerine bir el kapanmış ve elim havada kalmıştı. Daha doğrusu elimiz. Çünkü elin sahibi, elimi çekmeme izin vermiyordu. Kaşlarımı çatarak, kim olduğunu tahmin ettiğim kişiye döndüm. Bu eli nerede görsem tanırdım.

Serkan sırıtarak bana bakıyordu. Ne ara gelmişti? Şaşkınca baktım suratına, zaten o olduğunu anlamama rağmen. Kalbim anında hızlanmış ve heyecanlanmaya başlamıştım.

Gardını indirme, Ece.

Elimize ve mutfak kapısına doğru baktım tedirgince. Şimdi biri gelecek, görecekti. Bir de onunla uğraşacaktım. Boğazımı temizledim ve elimi çekmeye çalıştım Elim çekmeme izin vermiyordu ki. Hayvan gibi tutuyordu.

"Ne işin var senin burada ya?" Elimi çekmeye çalıştığımda, o da elimi daha sıkı tutmuş ve beni kendine doğru çekmişti. Ani hareketinden dolayı, dengemi sağlayamamıştım ve kendimi onunla burun buruna bulmuştum.

Gözlerini bakarak yutkundum ve başımı geri çektim. Allah'ım sen kalbime de, aklıma da mukayet ol.

"Kuşlar haber saldı, yemeklerini yemeye geldim bende." Göz kırptı ve gülümsedi. Yüzümü buruşturdum, midemde uçuşan mutlu kelebeklerin aksine. Kelebek denirse buna tabi.

"Bir gören olacak, bırakır mısın elimi?" Sesim hem heyecanlı hem tedirgin çıkıyordu. Omuz silkti umursamazca.

"Banane, kim görürse görsün." Sabır dilenircesine başımı kaldırdım ve derin bir nefes aldım.

Reis'in Çırak'ı ≈Mahalle Klasiği≈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin