Kaç kez ölürdü bir insan evladı bir hayatta ? Kaç kez yaşar kaç kez can teslim ederdi ? Gözlerinin odağındaki kara gözlere baktı nasılda güzeldi nasıl da ulaşılmaz... Diyar'ın aklına ilk karşılaşmaları geldi sağlık ocağına ilk getirilişi. Diğer insanlar gibi aşk dolu bir karşılaşmaları hiç bir zaman olmamıştı. Başkaları bir çay bahçesinde randevu verirken onlar nikah dairesine sözleşmişlerdi. Başkaları bir salep bir kek sipariş ederken onlar gelinlikle damatlık sipariş etmişlerdi. Onlar hep zıt hep ayrıydılar başkalarından. Namlunun ucunda kendisi olunca Alparslan elindeki silahı indirmişti. Karısına delice bir özlemle bakıyordu. Yüzünde gezindi o Kaya kahvesi gözler çenesinde , dudaklarında, gözünde , burnunda ve en son ensesinde kesilmiş saçlarında. Gözleri sinirle kısılırken sanki şu an tek önemli konu oymuş gibi karısına sinirle soludu."O s*ktiğimin saçlarından ne istedin ? Niye kestin ?"
Diyar'ın kalın dudakları bir o şeklini almıştı. Cidden mi ? Gündemimiz bu mu ? der gibi baktı kocasına."Burdan gitmelisin."
Çatlayan sesi sonunda güvenini kazanıp dudaklarının arasından firar etmişti. Biraz sonra söyleyecekleri için ölmüş annesinden binlerce kez özür diledi. Yaptığı hem annesine hem kocasına ihanetti belki ama onları korumak içindi.
Şaşırma sırası Alparslan'a geçerken Hilmi de en az onun kadar şaşkındı. Diyar'ın buradan Alparslan'la beraber gideceğine öyle emindi ki şimdi kızının Alparslan'ı kovmasının tek sebebi olabilirdi o da korku. Korksun dedi korkarsa cesareti kırılır. Hem işine gelirdi Alparslan'ı bir sefer de böyle yerle bir ederdi."Anlamadım ?" Alparslan bak ben sinirleniyorum ses tonunu kullanıyordu içinde binlerce uyarı barındıran. Diyar onu sesinden analiz edecek kadar tanımış olmasına seviniyordu fakat bunu böylesine hiçten bir anda fark etmek öyle yaralayıcıydı ki ... Derin bir nefes daha alıp kırılmaya her an hazır camdan yapılmış cesaretini topladı.
"Git burdan neyini anlamadın ! Git !"
"Seni almadan bu kapıdan ölüm çıkar ancak. Tut elimi gidelim."
'Bende o kapıdan ölün çıkmasın diye çabalıyorum zaten gitsene be adam !"
"Ben gelmiyorum. Git !"
"Ne demek gelmiyorum Diyar ? Sinirlerimi zıplatma benim ne demek gelmiyorum !"
"Kızıma sesini yükseltme !"
Hilmi'nin sesi araya girerken Diyar bu korumayı istemedi. Hilmi Özalp tarafından korunmak ona iyi hissettirmiyordu üstelik Alparslan'a karşı bir korumaya ihtiyacı yoktu .
"Sen karışma."
Hilmi kızının tükürür gibi söylediği bu cümleyle susmak zorunda kalmıştı.
"Gelmiyorum demek gelmiyorum demek Alparslan. Git burdan."
"Evde kızın seni bekliyor ahmak! Ben seni bekliyorum ! Yaşanmamız onca güzel anımız varken nerden çıktı bu saçmalık !"
"Saçmalık mı ? Hıh ! Kızın dediğin çocuk bile senin değil mi ? Senin demenle vuslat bile senin değil mi ? Ben kendime ait bişey istiyorum ben babamın yanında kalmak istiyorum. Bıktım artık seninle hergün başka bir aksiyon yaşamaktan. Yoruldum ! Ölüyordum ben koruyamadın beni ! Şimdi de babam beni korudu diye ona silah çekiyorsun sonra da gel diyorsun ! Beni rahat bırak git !"
Her baba dediğinde Hilmi'nin kalbi sevinçle çarparken Diyar'ın ses telleri kavruluyordu annesi duyuyorsa onu bir yerlerden kızmıyordu değil mi bu sözlere? Alparslan oktavı yüksek bir kahkaha attı. Elini ceketinin iç cebine atıp telefonunu çıkardı. Bir kaç tuşa basıp bekledi ve sesi hoparlöre verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğimdeki Kan İzi ❄️ #wattys2020
AksiyonBazı kadınlar vardır bu hayatta bir gece de yirmi yaş birden büyüyen kadınlar gücünü kadın olmasından iki ayağından mangal gibi yüreğinden alan kadınlar ve siz o kadınlara ne vaadederseniz edin onları karakteriniz dışında hiçbir şeyle etkileyemez v...