18/07/13 (Akşam)

401 20 2
                                    

Balkonun en köşesine oturmuştum, ve bugün Büfeci çocuğu gördüğüm anda ki şarkıyı dinliyordum. "Adı aşk olsun." Ne kadar tuhaf değil mi? Bir insan küçücük bir zaman çerçevesine koca koca hayaller, güzel düşünceler, ve karnımızda kelebekleri uçuşturan sebebleri 3 dakikalık şarkılara sığdırabiliyor. İnsanı geçmişte olan kötü ve güzel anıları tekrar yaşatabilecek kadar güçlü oluyor bu şarkılar. Şarkılar seçiyor aslında nerde duracağımızı, geçmişte mi? Gelecekte mi?

Tam bu kadar derin düşüncelere kapılmışken bir ses duydum ve kulaklığı çıkarttım. Bir de ne duyayım? Annem. Bazen öyle bir an gelir ki, tüm aklınızdaki düşünceler bir anda kesilebiliyor bir insan sayesinde. Mesela benim Annem aşağa kattan çok yüksek ses ile "Hayal" diye bağırdığı için bütün kafamdaki huzur eksildi. O nasıl bir seslenme ya? "Hayal, bakkala git dondurma ve soda al." Hanımefendinin canı dondurma yemek istiyor, gitsin kendi almıyor ya? Yemin ediyorum o kadar güzel, huzurlu ve mutlu düşüncelerim bir dondurma ve soda için mi ertelenecekti ya? Neyse ya, yapacak birşey yok. Ne demişler, bükemediğimiz eli öpecekmişiz. Bir bakayım, hangi dondurma ile sodayı istiyormuş. İndim aşağa kata ve "hangi dondurmayı istiyorsun?" diye sordum. Cevap vermedi. "Magnum mu? antepfıstıklı mı? hangisi ya? Anne sana diyorum." Dedim ısrarla. "Şey yok magnum istemem yemem ben, şey al cornetto al."

"Tamam." Dedim. Elimi uzattım.
"Ne?" Dedi annem.
"Anne öpücükle mi alacağım? Para diyorum." Dedim, ve demez olaymışım. Annemin ayağından baktım terlik çıkıyor, hemen fırladım yanından.

"Sen niye bu kadar huysuzsun bugün ya?" Dedi Annem bana. O kadar beni Bakkal'a zevkleriniz için yollayın, birde neden huysuz diye sorulsun."Yoo, ben mi? Huysuz değilim ki, yorgunum ben. Fazla uyuyamadım bugün ondan." Dedim. "Tamam neyse, git al cüzdanımdan para." Parayı aldım Annemin cüzdanından ve Bakkala doğru yol almıştım. Baya uzun zaman oldu buralara geleli, ve herkesi göreli. Şimdi beni yolda gören herkes bir ton soru soracak, "ne zaman geldin?" "Ne kadar kalacaksınız?" "Ne zaman dönüyorsun?" "Okullar ne zaman açılıyor?" Bir de yaşlılık sendromuna girenlerle uğraşırım genel de, "ne kadar büyümüşsün" den tut "sen bizim elimizde büyüdün kocaman olmuşsun" a kadar laflar dolanıyor hava da beni gördüklerinde. Tam bu düşüncelere kapılınca, Annemin akrabağlarından biri çıkar karşıma. Ayıptır söylemesi, adamın ismini de unuttum... Aynı zaman da her dediğine ve her sorduğuna "he he evet" diyerek geçtim. Ve sonunda yanlarından kaçıp Bakkalın içine girmiştim. Annemin dondurmasın ile sodasını aldım. Kendime de falım sakız aldım bir kaç tane. Bizim değişmiş baya ya büyümüş, eskiden bazı şeyler zor bulunuyordu. Şimdi ise maşallah kasap gibi, bütün tavuk bile var lan. Neyse, konumuz ne butlar ne de kanatlar. Marketten çıktım ve eve doğru yol almışken, yine o çocuk geldi aklıma. Aklımdan hiç çıkmadı ki bütün gün, sebebini de bir türlü bulamıyordum. Anladık yakışıklı hoş çocuk ama sen her gördüğün yakışılıyı böyle düşünmezsin ki değil mi sevgili Hayalciğim? O zaman neden bir türlü çıkmak bilmiyor bu şahıs kafamdan? Vallah Allah benim sonumu hayır eder inşallah, bu kadar düşünmekte iyi değil. Acaba ilk görüşte aşk mı yaşıyorum lan? Kesin öyledir zaten. "Kendine gel Hayal" Diyerek sesli bir şekilde, tokatı bastım yüzüme. Yeşilçam filminde sandın herhalde kendini. Ve tüm bunları düşünürken, kendimi bizim kapının önünde buldum. Annemin istediklerini ona verip, tekrar dışarı çıkma kararı aldım. Biraz dolaşmak istemişti canım. Ayakkabılarımı giydim, hırkamı da aldım çıktım evden. Öyle boş boş telefonla oynayıp yürüyorum, yollarda zifiri karanlıktı. "Hayır yani, yıl olmuş 2017, hala şu site bir öğrenemedi zamanında yakmayı sokak lambalarını." Diyerek yürümeye devam ediyordum o karanlığın içinde. "Siteye internet bağlatmayı biliyorsunuz ama!" Susmayı hayatım boyunca başaramadım. Hep konuştum. Ve hep oldukça açık sözlüyümdür, tabii bu iyi birşey mi, kötü birşey mi bilinmiyor daha henüz. Kimileri için iyi, kimileri için ise tam tersi. Hani Parliamento'da sabahlara kadar tartışılabilecek konular var ya? Bu açık sözlülükte tam onun gibi birşey diyelim ve konuyu daha fazla uzatmayalım.
Telefonumla oynamaya devam ettim ve birden yoldan önüme bir bisiklet çıktı. Bisiklet o kocaman, arkası sepetli, üç tekerlekli bisikletlerden biriydi. Birden firen yaptı önümde, firen yapmasaydı ezip geçiyordu vallah üzerimden, hayır yani bisiklet o kadar hızlı kullanılır mı? Sanki bisiklet değilde, son model spor araba kullanıyordu. Aniden firen yaptıktan sonra farketmiştim bisikleti kimin kullandığını. Allahım karşımdaydı. Tam karşımda. Bisikleti kullanan o, sabahki gördüğüm dünya tatlısı, Büfe'deki çocuk. Dilim tutulmuştu ama "heey! Ödümü kopardın." Demeyi becerebilmiştim o şaşkınlıkla. Gülüp bisikleti sürmeye devam etti allahım o nasıl bir gülüş? Resmen iki dakika da huzur vermeyi başardı o gülüş bana. Sen gel bana her gün gül ya vallah. Arkama bakmıştım hemen bakıyor mu diye? Valla bakıyordu. Tekrar tekrar bakmaya devam ettim ve uzaktan bakıştık, aramızdaki mesafe gittikçe artsa da bir o arkasını dönüyordu bir de ben. En sonunda vazgeçtim birdaha bakmadım. Ve yoluma devam ettim, ama aklımdan da çıkmadı. Bu sefer daha sağlam kazınmıştı aklıma ama. Ve o bakışlardan ve gülüşlerden sonra anlamıştım, onun benim için herhangi birisi olmayacağını. Ben bu kadar kolay birisine tutulacak tarzda bir insan değildim? Hele direk görür görmez, asla. N'oldu kızım sana? N'oluyoruz? Kendine gelmen gerek. Daha kimdir? Nedir? Necidir? Kaç yaşında? Hiç birşey bilmiyorsun hakkında. Hemen kaptırma kendini. Kendi iç sesimle kavga ettikten sonra, büfeye inmeye karar verdim. Bir ice tea içerim artık napayım tek başıma, arkadaşımda yoktu hiç. Vardı aslında ama çok yakın değildik ve şimdi ise hiç konuşmuyoruz. Ama aslında daha iyi oluyor hayatımızdan insan çıkartmak. Özellikle gereksiz yere yer kaplayanları çıkartmak ayrı bir zevkli. İndim büfeye "Bir ice tea alabilirmiyim?" Dedim, getirdiler. O yoktu bu sefer, onsuz ne kadar sıkıcı burası ya. Belki gelir? Gelmez mi? Az önce karşılaştık başka tarafa gidiyordu? ÖFF! KAFAYI YEMEK ÜZEREYİM! Öyle boş boş oturdum tek başıma. Baktım bir kız daha oturuyor tek başına, kendi kendime teselli ettim kendimi, dedim ki "neyse en azından tek yalnız kalan ben değilim" ve yalnızlığımı dert etmemeye başladım, bunu yaptıktan sonra daha fazla oturma kararı aldım. Yalnızlık aslında iyidir. Hem ne demişler, sahte kalabıkların olacağına, kaliteli bir yalnızlığın olsun. En azından insan kafa dinlemiş oluyor. Aradan 20 dakika geçmişti ve tam üç tane ice-tea bitirmiştim. Ama bir türlü saatler geçmiyordu. O kadar içecek içmeme rağmen sadece 20 dakika geçmek bilmişti. Sonra da kendi kendime dedim ki "kalk kızım bize anca eve gidip uyumak patlar" ve kalktım. Hesabi ödeyip eve doğru yürümeye başlamıştım. Hem aslında uyumak kadar güzel birşey yok bence, huzurlusun, rüyalardasın ve bu dünyadan uzaksın. Çok güzel birşey değil mi? Vallah bıraksalar beni 5 yıl boyunca uyanırım, ama maalesef bu dünya bensiz bu kadar güzel olmazdı, öyle değil mi? "Marketten gidip biraz abur cubur alayım ben ya" diyerek girmiştim içeri. Girdim markette bir de kimi göreyim? Allahım, o duruyordu karşımda, yine, yine sarışın çocuk. Gülümsedi bana, içim yine kelebekler dolmuştu, yine bir huzur gelmişti bana ve öyle bön bön baktıktan sonra bende ona geri gülümsedim. Bir yandan da ona daha fazla dikkat etmiştim, özellikle üzerindekilere. O bordo tişört, o beyaz converseler, o krem rengi şortu, bir de son olarak gözlerinin yeşiline. Yerim ya, vallahi yerim. "Iyi akşamlar" diyip marketten çıktım, çıkarken o da "iyi akşamlar" dedi ve sonunda eve yürümeye devam ettim. Eve gelir gelmez üstümü değiştirdim, ve hemen koltuğa uzandım. Annem"de hemen balkondan "oraya uyuma sakın, uyanmıyorsun sonra" diye seslendi, valla hiç cevap vermedim Televizyon izleyip, çikolatami yemeye devam ettim. Bir yandan beni bugün nasıl ezmek üzereydi, nasıl güldü bana hepsi aklımdan geçerken uykya dalmışım ve bir baktım annem tepemde kaldırmaya çalışıyor beni. Annemin bu beni kaldırışları, beni yatağıma götürme çabaları çok meşhurdur, anlatsam sabaha kadar devam eder bu konu. Bu sefer onu fazla uğraştırmamıştım, kalktım yerime gidip yattım ve upuzun ve sonsuz bir uykya daldım. Belki, rüyamda sarışın çocuğu görürüm. Belki gözleri ile gülüşü yine huzur verir? 

RaslantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin