Sabah olmuştu ve uyanır uyanmaz hemen Umut'u aradım. "Bugün buluşuyoruz değil mi?" Diye sordun.
O da "Evet, ama ben seni ararım tamam mı?"
"Tamam." dedim.
"hadi öpüyorum güzelim." dedi sonra. Allah'ım öpüyorum dedi, hemde bana. Acaba yanlışlıkla mı dedi? Ayy o hep bana 'güzelim' desin. Olur mu? Içimde resmen kelebekler uçuşuyordu. Neyse, kalktım hemen kahvaltı yaptım. Evet, zaten 100 kilo gibi duruyorum birazdaha yiyip ayı yavrusuna benzeyim, hatta yavru bile değil. Ayıya benzeyim. Neyse, uzun lafın kısası şişkoyum. Indim hemen aşağa o yiyemediğim boyozu yedim, Nutella yedim, portakal suyu"da içtim. Oh mis! Ya niye yiyip yiyip kilo alıyorum? Bende almak istemiyorum. Hani o insanlar var ya? Öküz gibi yerler, kilo'da almazlar. Deli gibi kıskanıyorum valla.
Neyse, işte kahvaltı yedim sonra'da Umut"un aramasını bekledim. Beklerken de "adı aşk olsun" şarkısını dinledim. Onu ilk gördüğüm anda çalan şarkıyı dinledim. Kalbim ilk gün ki gibi çarpıyordu. Neyse, işte aradım bunu. Açmadı. Yine aradım, yine açmadı. 3 saat içinde 32 defa aradım, bir kere daha aradım ve en sonunda açtı.
"Alo? Umut, nerdesin ya?"
"Umut yok." Dedi birisi, Gökhandı galiba.
"Nasıl yok?"
"Yok, yok işte. Onlar Fatih"le market'e gittiler. Birazdan gelecekler görürsün onları. Sende 30 kere aradın be Hayal."
Gökhan'ın şivesi çok tatlı ya, böyle tam köylü şivesi. Ee normal, Çanakkale'de yaşıyor sonuçta. Neyse.
"Tamam, sağol." Diyip kapattım. Yaktım seni Umut, görürsün sen şimdi. Hemen yukarı gidip giyindim, ve fırladım evden. Annem"e bile söylemeden. Direk büfeye gittim. Canan masada oturuyordu Gökhanla bende onların yanına gittim.
"Umut nerde?"
"Sanada Merhaba Hayal." Dedi Gökhan.
"Merhaba, Merhaba. Nerde?"
"Daha gelmediler." Dedi Gökhan gülerek.
"Ne gülüyorsun be?"
"Sizin aranızda ne var?"
"Bizim mi? Yoo hiç bir şey yok. Şey Umutun konuşmak istedikleri mi ne varmış ondan yani."
"Hmm. Ben galiba tahmin edebiliriyorum söyleyeceklerini" Dedi Gökhan gülümseyerek. Hiç cevap vermedim sadece gülümsedim derken Umut geldi, ama yanımıza gelmedi. Mutfağa girdim. Bende arkasından geldim.
"Nerdesin sen ya? Nerdesin? Hayır madem gelmeyeceksin söyle yani."
"Telefonum burda kalmış."
"Tamam neyse. Söyle."
"Yok, söyleyemem. Musait değilim şuan. Yani biraz işlerim var, ama söz yarın konuşacağım. Tamam mı?"
"Tamam." Dedim. Ve hemen Canan'la Gökhan'ın yanına gittim.
"Noldu ne diyor senin ki?" Dedi Gökhan pis pis gülerek.
Masada soda şisesi vardı onu elime aldım ve "Gökhan valla başında kırarım bunu." Dedim sinirli bir şekilde.
"Tamam be, ne kızıyon." Dedi Gökhan. Gökhanın şivesi çok tatlı, tam köylü şivesi. Neyse. Umut'a çok sinirliyim sonuçta ayıp yani. "Neyse, görüşürüz Gökhan" diyip hemen kalktım masadan ve eve doğru yürümeye başladım. "Ayıp yani, ben o'na yapsam o benimle 2 3 gün konuşmazdı ben biliyorum." Işte söylene söylene eve gittim. Ve hemen odaya kapattım kendimi. Off, merak ediyorum ya, acaba ne diyecekti? Acaba Canan"ın dediği gibi benden hoşlandığını mı söyleyecekti? Yok be, sanmam yani. Değil mi? Neyse, en iyisi beklemek. Beklemekten başka bir şey gelmiyor çünkü elimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raslantı
RomanceBir insanla ya arkadaş olursun, ya ona aşık olursun veya sevgili. Ortası yoktur değil mi? Aslında var...bunun adı'da raslantı.