Allah! Uyanır uyanmaz hemen telefon'a baktım ve saat 15:30! Gerçi hiç şaşırmadım çünkü sabahları ne kalkmak bilirim, akşamları da yatmak. E, bu saatten sonra'da deniz'e gitmem yani. Aslında doğruyu söylemek gerekirse, pek gidesim yok. Hem zaten hiç arkadaşım yalnız kuş gibi takılıyorum öyle. Neyse ya. Hem akşam büfeye inerim. Belki Umut sorar "Nerdeydin? Yoktun bugün." Falan filan diye konuşursa, yokluğumun farkına vardığının anlamına gelir. Ayy, heycanlandım şimdi. Mal mısın kızım niye heycanlanıyorsun? Sanki sevgilin. Neyse, en iyisi bir duş almak, saçlarımı yapmak ve öyle oturmak. Birde güzel bir kiyafet seçerim kendime, güzel de koku sıkarım. Oh mis! Neyse, saat 16:00 oldu! Anca hazırlanırım. Hadi ben duş'a giriyorum, bir yere kaybolmayın ama! Hemen gelicem.
2 Saat 45 Dakika Sonra.
Benim hemenim bu oluyor maalesef. Artık kusura bakmayacaksınız, çirkiniz. Çirkinlikten güzelliğe geçmek kısa bir süre sormuyor ne yazık ki. O değilde ben bu yaz ilk defa kilo aldım ya. Domuz gibi olmuşum resmen! Bir de hani şu çubuk gibi insanlar var ya? Öküz gibi yemek yiyorlar ama 1 gram kilo bile almıyorlar. Biliyorsunuz de mi? He, işte benim boğazlayasım geliyor öyle insanları. Neden mi? Çünkü bende yemek yiyip 1 gram kilo bile almamak istiyorum! Şu hayatta bir de benim istediğim olsu ulaan. Acaba biri bana beddua falan mı etti lan? Neyse, konumuz bu değil. EYVAH! Ne giyeceğim lan ben? Giyecek hiç bir şeyim yok! Ne giysem acaba? He buldum, en iyisi şort, tişort. Değil mi? Yok lan. Olmaz, Olmaz. En iyisi çiçekli eteğim, ve beyaz crop top'um. Altına da beyaz topuklu sandal. Gidip Giyineyim ben en iyisi. Hani derler ya? "bulursun kendini bakarken boş boş kendine ayna'da" işte şuan ki halim o. Bön bön bakıyorum ayna'da ama oldum ya. Valla güzel oldum. Maşallah bana. (Az önce kendine söven, şimdi de seven bir kızım ben). Neyse, biraz da koku sıkalım. Hangi parfüm diye sorma, söylemeyeceğim. Gizli. Tamam, tamam. Söyleyeceğim ya, yazık. Sevap point kazanmak gerek bazen. Parfümüm "Lacoste Pour Femme" Deneyin, valla beğeneceksiniz. Neyse, rujumu da sürdüm. Oldum valla! Aşağa indim, ve annem'e "Anne bana para verebilirmisin?" Diye sordum. Ve kendisi bana verdi para ve hemen topluklularımı giyip çıktım sokağa. Ve tabii ki kullaklığımı taktım, ve yine kendimi bir klipteymiş gibi hissettim. Çalan şarkı Gökhan Tepe - Adı Aşk Olsun. Umut'u ilk gördüğüm gün, bu şarkı çalıyordu büfe'de. O günden beri replay tuşuna basıp duruyorum. Hep dinliyorum o şarkıyı. Neyse, yine bak konuyu saptırdım. Yürüdüm büfeye doğru, ve sonunda girdim büfeye. Ve gülümsedim. "Bir ice tea alabilirmiyim?" Dedim, ve getirdiler. Ama Umut getirmedi yanında çalışan çocuk getirdi, hani suratıma az kalsın topla vuran? O işte. "Merci." Dedim bende. O değilde sanki Umut bilerek getirmedi gibi ya? Sanki benden uzak durmaya çalışıyor gibi. Bir soğukluk var, ilk gün ki kadar sıcak değil bana karşı. Acaba biri bir şey mi dedi benim hakkımda ona? Çünkü ayıptır söylemesi yazlıktaki herkes tanır beni, tanımadıklarım bile, ve biri arkamdan bir laf etti diye şüpheleniyorum. Ee populer olmak kolay değil tabii. Derken 4 tane kız geldi büfeye. Onlarda Belçika'da yaşıyormuş Ve bir baktım uzun boylu şarışın olan Umut'a sırnaşıyor. VE UMUTTA YÜZ VERIYOR! Pislik ya! Valla erkeklerin hepsi böyle. Diğerleri de Umut'un yanında çalışan çocukla konuşuyorlardı. Neyse, ben masaya bırakktım hesabı. Kalktım. "Iyi akşamlar" bile demeden kalktım valla, Çekemem be bunun tribini. Bir suratıma bakmamalar, bir bişeyler n'oluyoruz be? Erkek milleti işte, hepiniz aynısınız. Hep bir atar, bir trip. Bu ne böyle? Senin tripini çekmek mi zorundayım ben? Pişkin, pişkin de gülmeler falan filan. N'oluyoruz oğlum? Yanına bir güzel kız geldi diye havalara mı girdin? Neyse, sakin ol Hayal. Sakin.
Büfeden çıktıktan sonra yürüyordum öyle. Ve kendi kendime konuşuyordum " yüzsüz lan bu. Valla yüzsüz. Tamam, sevmek zorunda değilsin beni ama yani tanıştık. Insan bir en azından merhaba der. Hem ben kızlar gelmeden önce de gelmiştim, desem ki kızlar vardı yanında anlarım. Ama GÖRDÜ BENI VE KAFASINI ÇEVIRDI GÖRMEMIŞ GIBI YAPTİ." diye söyleniyordum sokağın ortasında ve bir çocuk bana "Abla iyi misin?" Dedi. "Ne ablası be? Ne ablası? Allah Allah ya."
"Tamam, Abla. Ne kızıyon." Diyip gitti.
Te allahım Abla ne ya? Hiçte küçük bir çocuğa benzemiyordu. Neyse, sinirlerim bozuldu benim ya. Moralim yerine gelsin diye gittim bir kavanoz Nutella aldım, Mickey"li pijamamı giydim, uyku bandımı taktım ve uzandım Televizyon izledim. Mickey Mouse benim en sevdiğim çizgi film kahramanı çok tatlı ya. Neyse, bak biraz moralim yerine geldi. Çikolata mutluluk verir derler ya, valla öyle. Aldırmayın kızlar kiloları! Yiyin Nutella! Yiyin çikolata! Çünkü çikolata mutluluk verir. Kanal'ı değiştirdim ve bir baktım ekrana. KEREM! Allahım. En sevdiğim erkek oyuncu Kerem Bürsin'dir. Bana böyle sinirliyken, delirmişken, üzgünken Kerem diyin. Hemen geçer. Adam'a bayılmamak mümkün mu ya? Neyse, kısacası: Kerem Bürsin'i çok seviyorum, herşeyden çok hemde. Adam'ın oyunculuğu süper ya! Bu arada, benim hayalimde oyunculuk var. Kim bilir, belki bir gün Hayal'i Kerem Bürsin"le aynı dizide görürsünüz. Neyse, yine boş konuştum. Ama n'apayim? Çok konuşuyom. Az da olsa moralim yerine gelmişti en azından. Neyse, benim çok uykum geldi ya. (15:30'da kalktın la, nereye uykun geliyor?) Uyku bandımı taktım, ve hemen dalıyorum uyku'ya. Hadi bye!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raslantı
RomanceBir insanla ya arkadaş olursun, ya ona aşık olursun veya sevgili. Ortası yoktur değil mi? Aslında var...bunun adı'da raslantı.