32. Bölüm: Kabuslar
Sonunda gizlice bulduğum telefonu açtığımda kamerayı ayarladım. Konuşmakta zorluk çekiyordum, her nefes alışımda karnımdaki tüpler tenime batıyordu. ''Hannah, Hannah, buraya gelmemelisin.. Bu videoyu bulursan lütfen, lütfen oraya gitme..''
İçim acıyordu.. O kadar acınası bir durumdaydım ki.. Gelecekte bu videoyu izlerken kendimi anlayabilecek miydim? Hatırlayabilecek miydim? Koridordan gelen sesleri duyduğumda gözlerim dolmaya başlamıştı. Hızlı ol, hızlı ol.. ''Çok vaktim yok Hannah, her şeyi hatırlamalısın! Her şeyi, anladın mı beni? Herkesi kurtarmak için her şeyi hatırlamak zorundasın!''
O an ki halimi kafamda canlandırabiliyordum. Dehşete düşmüş, kafası karışmış.. Hiç bir anlam veremeyen.. Belki de bu videoyu hiç bulamayacaktım.. Bayan Delph'in adımı seslendiğini duyduğumda korku tüm bedenime işlemişti.. ''Hannah, her şey bir yalanmış, her şey sadece bir oyun.. Sadece bir deney..''
Hemen telefonu kapatmam gerekiyordu. Videoyu izlediğimde her şeyi anlayamazdım, bu kadarcık bilgiyle hiç bir şey çözemezdim ama eğer yakalanırsam bu her şeyin sonunu getirirdi.. Kapı çalındığında belki de sona geldim diye düşündüm. ''Sadece rüyalarını hatırla...'' Ve vidoyu kapattım.
Kapı yavaşça açılırken hızlıca telefonu yatağın altına sıkıştırmıştım. Yorganı üzerime çektiğimde çok fazla gergin gözükmediğimi diledim. ''Hannah, her şey yolunda mı?'' Delphia kapıda dikilmiş bana kısık gözlerle bakıyordu. Josephine'in hemen kayıtlarını silmesini umuyordum.. ''Evet, sadece bu iğneler biraz canımı acıtıyor..'' Anında gözlerinde sahte bir şefkat belirmişti.. O beni öldürebilirdi... O beni gözünü kırpmadan öldürmek isterdi, ama yapamazdı... ''Ah, hayatım.. İnan o tüpleri çıkarmayı çok isterdim.. Ama biliyorsun, deney..'' Sözünü kestim. ''Evet, deney için her şeyi feda ediyoruz. Biliyorum.'' Gerginlikle gülümseyip kafasını salladı. ''Evet, aynen öyle..''
Bileğindeki saate bakarken elim titreyerek telefonu yokluyordu.. ''Mola saatine 10 dakika 32 saniye var ama, bak ne diyeceğim.. Bugün erken çıkmaya ne dersin? Gergin olmanı istemeyiz değil mi?'' Alnımdaki ter damlasını silip kendimi gülümsemek için zorladım.. ''Bu harika olur, teşekkürler..''
Bana şüpheyle baktığında sakin gözükmek için elimden gelen her şeyi yapıyordum. En sonunda kapıyı kapatıp çıktığında arkama yaslandım. Derin nefesler alırken yatağın altındaki telefonu çıkardım. Video çekmek, kolay işti.. Onu otele yerleştirmek ise hayli zor olacaktı..
Üzerimdeki lanet hastane önlüğünü çıkardım, bunu her gün giymekten gına gelmişti. Tayt ve tişört giydikten sonra üzerime de bir hırka aldım. Saçımı topuz yaptığımda son günlerde ne kadar zayıfladığım bol gelen tayttan belli oluyordu. İlaçlar bedenimi tüketiyordu. Sadece yorgunluk vermek bir yana zayıflamamı ve günden güne yüzümün çökmesini sağlıyorlardı. Gözlerimin altında koca mor halkalar belirmişti, yüzümde kemiklerim belli olacak kadar zayıflamıştı. Aynadaki çirkinliğimi daha fazla izleyemeyip odadan çıktım. Beyaz koridorda ilerlerken cebimdeki telefonu tüm hayatım buna bağlıymışçasına tutuyordum.
Beyaz parlak duvarlarda yansımamı gördüğümde ne kadar titrediğimi fark etmiştim.. Sakin olmak zorundaydım. Koridordan döndüğümde birkaç doktor bana gülümseyip yol vermişti.. Nasıl her şey yolundaymış gibi davranabiliyorlardı... Sanki yalan söylemiyormuş, bir felaket yaratmıyormuş gibi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ (Tamamlandı)
Mystery / Thriller"Her şey sadece senin içindi. Seni üzmek için , senin canını acıtmak için. Seni görevine hazırlamak için. Senin bir ruhun vardı Hannah, ve biz onu almalıydık."