Bölüm 16

2.5K 283 47
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Kendisini çok ama çok güzel hissediyordu. Ne kadar dağılmış olduğunun bir önemi yoktu. Hala enerjisi vardı ve daha çok şey yapmak istiyordu. Ne yazık ki zorunluluklar eve gelmek zorunda bırakmıştı onu ama bu kadarıyla kalmaya niyeti yoktu. Kendisini o kadar hızlı odasına attı ki evdeki kimseyi görmedi. Kapısını kilitlemeyi ihmal etmedi.

En sonunda sırtını kapıya yasladı ve rahatlamış bir nefes alıp verdi. Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu ama hala o anki hislerini hissedebiliyordu. Sanki hala içindeydi. O kadar güzeldi ki kesik kesik nefeslerini ya da ellerinin titremesini engelleyemiyordu.

Hala kulağındaki sesini duyabiliyor, nefesini hissedebiliyordu. Daha önce bu kadar güçlü bir şey yaşamamıştı. Ah, yaptığı şey çok tehlikeliydi. Bu yüzdendir ki daha da lezzetliydi.

Onun kollarından ayrılmayı hiç istememişti. Bunun bu kadar zor olması normal miydi? Âşık olunca böyle mi oluyordu? Ah, gerçekten âşık olmuştu. Ne zaman ya da nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. Telefonunu çıkarıp ekranına baktı. Saat gece birdi.

Duş almalıydı ama istemiyordu. Kokusunu üzerinde alabiliyordu. Üzerindeki kıyafetleri çıkarıp bir kenara attı. İç çamaşırlarıyla yatağın üzerine uzandı. Telefonunu elinden bırakamıyordu. Hala onun yanında olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardı. Sesini duymalıydı. Tenine dokunmalıydı.

Derin bir iç çekti. Bir rüyanın içinde yaşıyor gibi hissediyordu. Hiçbir şekilde uyanmak istemiyordu. Yarın yeni olaylarla ve sorunlarla karşılaşabilirdi ancak şimdi geri kalan her şeyi dışarıda bırakmak istiyordu.

Gözlerini açtı ve çalan telefonuna bir bakış attı. Gabriella'ya özel ayarlanmış ses tonuyla telefon deli gibi dans ediyordu sanki. Evet, bugünkü bütün aramalarını göz ardı etmişti. O açana kadar aramaya devam edecekti hiç şüphesiz. Saatin kaç olduğunun bir önemi yoktu onun için. Kaldı ki haklıydı da. Hiçbir şey demeden bir hışımla çıkmıştı evden.

Kaderine boyun eğerek telefonu eline aldı. "Uyuyamadın mı?"

"Sen öyle birden çekip gidince ve hiçbir telefonu açmayınca nasıl uyumamı bekliyorsun, salak çocuk?"

Bağırdığına göre gerçekten ama gerçekten endişelenmiş olmalıydı. Gabriella'nın sesini yükseltmesi çok nadir görülen bir olaydı. Çoktan gelip yakasına yapışmamış olması muhtemelen dayısının onu tutmasındandı. Minnettarlığını nasıl ifade edeceğini gerçekten bilmiyordu. "Özür dilerim" diye mırıldandı. "Bir sorun çıkmıştı ama hallettim"

Hallettiği falan yoktu elbette sadece başına açabileceği en kötü belayı açmıştı. Daha önce hiç yaşamadığı bir belaydı ve kesinlikle ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Eliyle ensesini ovdu. Her şeye rağmen şu aptal memnuniyet hissinden kurtulamıyordu.

"Ne kadar endişelendiğimden haberin var mı senin?" diye bağırdı Gabriella. "Neden hiçbir şey söylemedin? Neden öyle çekip gittin? Senin için çok sevdiğin yemeklerden yaptırmıştım ama hepsini ben yiyeceğim şimdi. Bok ye, velet"

Çılgın kadın!

Dayısının bahsettiği şey bu muydu? Karşı koyamayacağını söylediği şey bu muydu? Böyle bir şeye bir insan nasıl karşı koyabilirdi ki? Deli kadınlar onların her şeyiydi.

AHMAKLAR ŞÖLENİ- MİLYONLUK BEBEK 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin