BÖLÜM 18 │ "KÖTÜ"

5.8K 217 9
                                    

Tuğra taburcu olalı tam altı gün oluyordu. Bunu kutlamak adına haftasonu için yapılan plandan kendimi soyutlamıştım. 

Hayır, bu defa kaçmıyordum. Kaçtığım için değildi.

Sadece benim kadar monoton bir hayata sahip olan birisine, bu kadarı fazla gelmişti. Bir şeyleri sindirebilmek adına kendime zaman tanımak istiyordum. Şu son bir haftada yaşadığım duyguların hepsini belki de ömrümde yaşamamıştım. 

Oraya gittiğim zaman yeni olaylarla, yeni cümlelerle beynimi yormak istemiyordum.

Benim için bu kadarı yeterliydi.

Mavi koltuğuma oturdum ve uzun zamandır yapmayı en çok özlediğim şeyi yaptım. Kafamı kitaplara gömerek kendimi başka dünyalarda kaybetmeye çalıştım.

"Sağ ol Aysel Teyze. Girmeyim hiç, senden izin almak için gelmiştim ben." Asena'nın sesini duyunca kitabı koltuğa bıraktım ve aceleci bir şekilde odadan çıktım. "Haftasonu için bir plan yapmıştık. Seher, ben ve birkaç kız arkadaşımız daha bizim evde kalacağız," dedi. Benim geldiğimi fark ettiği halde yönünü annemden başka tarafa çevirmiyordu. "İzniniz olursa Ada'yı da alıp oradan bizim eve geçeceğiz." Bütün içtenliğiyle anneme sırıtmaya başladı. Annem cevap vermeyince, bunun iyi bir şey olduğunu düşünerek daha da üsteledi. "Lütfen Aysel Teyze, Ada'sız olur mu hiç? Söz veriyorum yarım saatte bir arayacağız seni," dedi. Annem şüpheli bakışlarını bana çevirdi. "Bana hiç böyle bir şeyden bahsetmedin kızım?" Asena gözlerini kısarak bana bakınca, yönümü anneme çevirdim. "Nasılsa izin vermezsin diye hiç sormamıştım," dedim ama bu bir yalandı. Eğer yeterince ısrar edip huyuna gitmiş olsaydım annem izin verirdi. Beni sıkan bir annem yoktu, bu yüzden şanslıydım. Ama şu an şanslı olmak en son istediğim şeydi. Yaşananların benim için fazla olduğunu Asena göremese de beni yalnız bırakmasını diliyordum. Gerçekten ihtiyacım olan şeyin bu olduğunu bilseydi, Asena'da bu kadar baskı uygulamazdı ama yaşadığım durumu ona anlatamazdım. Annem düşünceli bakışlarını bir Asena'ya, bir bana çeviriyordu. Ben bakışlarımla ona, "Lütfen izin verme," diyordum. Asena'nın bakışları da tam tersini söylüyordu.

Söz konusu ikna edici sevimli bakışlar olunca tabi ki kazanan o olmuştu.

Asena, annem izin verir vermez odama dalarak dolabımın en arkasından küçük bavulumu çıkardı ve bütün planları anlatmaya başladı. "Çok eğleneceğiz," dedi bavulun fermuarını açarken. "Nevşehir'e gidiyoruz, Ürgüp'e." Hiç tepki vermeden kendimi koltuğa bıraktım. "Hadi ama Ada, neşelen biraz," dedi. Kalbini kırmak istemiyordum ama gerçekten hiç halim yoktu. "Sen benim yerime de neşelisin ya işte," diyerek ona sırıttım. Beni duymazdan gelip, "Önce otele yerleşeceğiz. Sonra da bir bara gideriz herhalde, hatta ikna edersem karaoke bara bile gidebiliriz!" dedi. Yerimden hiç kıpırdanmadan, neşesini izlemeye koyuldum. Zaten benim yerime kıyafetlerimi, alacağım her şeyi seçiyordu. Ona karışmıyordum. "İkna edeceğine ne şüphe," dedim, bunu imalı bir şekilde söylemiştim ama o bunu iltifat olarak algılayarak otuz iki diş sırıtmakla yetindi.

Asena'yı zorla odamdan çıkartıp giyinmeye başladım. Siyah tül bir külotlu çorap, siyah bir etek, üzerine de kısa kollu şifon bir gömlek giyindim. Saçlarımı tepeden at kuyruğu yaptım ve ucunu kremle kıvırdım. Bunaltıcı olacak her detaydan kaçınıyordum.

Pekala, tamam.

Tuğra'nın inadına saçlarımı toplamıştım. Aramızda tuhaf bir saç muhabbeti dönüyordu ve bazen açık bırakmak istesem bile, onun istediğini yapıyormuş gibi hissetmemek için topluyordum.

Göz kapaklarımın üstüne eyeliner çektim ve bir dudak parlatıcısı sürdüm. 

On beş dakikalık bir hazırlanmadan sonra, aşağıya indik. Hastaneden beri Tuğra'yı ilk defa görüyordum, Onur'u da. İkisi de arabaya yaslanmış bir şekilde bizi bekliyorlardı. Araba Onur'un arabasıydı. Beyaz renkli Volkswagen Passat.

SERT KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin