BÖLÜM 41 │ "ATEŞ"

4.6K 183 4
                                    

Karanlık gözler kutsallaşıyor,

Çok istediğim bir aşka ihtiyacım var

Ellerin benimki gibi yanıyor

Seni mezarıma götüreceğim

Bölüm Şarkısı : Scanners-Salvation

"Ben de gece daha ne kadar eğlenceli olabilir diye düşünüyordum." dedi Tuğra. Sanki tüm vücudum ince bir buz parçasından ibaretmiş gibi hissediyordum. Soğuk, keskin, bir o kadar da her an kırılabilecekmiş gibi.

Zaman kavramı yok olmuştu. Tuğra'nın kızı hoyratça üzerinden itmesi ve ufak bir el hareketiyle kızın tek kelime etmeden odadan çıkması. Hepsi hem saniyeler içinde olmuş gibi, hemde dakikalar boyunca bitmemiş gibi geliyordu. Dişlerimi birbirine bastırdıktan sonra yutkundum. Burnumdan ciğerlerime kadar asit dökülmüş gibi hissediyordum, her nefes aldığımda yenilenen buruk bir acı gibiydi.

"Kalk lan ayağa." dedi Yağız, metalik bir ses tonuyla. Tuğra belli belirsiz Yağız'a sırıttıktan sonra ayağa kalktı. Tam Yağız'ın karşısına geçtiğinde aralarındaki boy farkının ne kadarda fazla olduğunu fark ettim. Bu yüzden Tuğra omuzlarını her zaman olduğundan daha dikleştirdi ve ela gözleriyle Yağız'a bakmaya başladı. Benden tarafa hiç bakmıyordu. Sanki ben orda yokmuşum gibiydi. Lanet olsun.

Yağız konuşmaya başlayacağı sırada, Asena Tuğra'nın üzerine atladı.

"Adam mısın lan sen!" Asena bir yandan bağırıp, bir yandan yumruk yaptığı ellerini Tuğra'nın göğsüne geçiriyordu. Yağız, Asena'nın kollarından tutup geriye doğru çekmeye çalışırken, "Bela mısınız lan siz benim başıma?" diye söyleniyordu.

Hareket etmeden, bir filmi izler gibi onları izliyordum. Sanki bu filmin benimle hiçbir alakası yoktu. Ben sadece seyirciydim. Eğer hareket edersem, sahnenin ortasına atlayacakmışım gibi hissediyordum. Ve o zaman bütün bunların filmden ibaret olmadığına emin olurdum.

Yağız, Tuğra'nın üzerinden çekmeyi becerse de ne kadar çabalarsa çabalasın Asena'yı yenemiyordu. Asena her defasında Yağız'ın kollarından kurtulmayı başarıp Tuğra'ya saldırıyordu. Tam kafamı Tuğra'ya çevirecektimki Yağız'ın anlık bir hareketle Asena'yı bezden bir bebek gibi omzuna attığını gördüm. "Sen kimsin oğlum! Bırak lan beni!" diye cırlıyordu Asena. Bir anlığına onu Yağız'ın omzundan çekip almayı düşünsemde, hiçbir şekilde sakinleşmeyeceğini bildiğim için yerimde sabit durmaya devam ettim. Yağız'ın yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu ve "Oğlum mu dedi bu bana?" diye sordu Tuğra'ya. Tam o an, Tuğra'nın tekrar yerine oturduğunu fark ettim. İçkisinden bir yudum alırken Yağız'ı onaylarcasına kafasını salladı. Yüz ifadesindeki alaycı tavırı algılayamıyordum. Gerçekten, bütün bunlar onu eğlendiriyor muydu?

"Ya sus artık be." diye söylenerek omzunda Asena'yla birlikte dışarıya çıktı Yağız.

Ne halde olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Ama Tuğra'nın beni görmesini istiyordum. Bu kadar pervasız davranması canımı daha da çok yakıyordu. Bir anlığına bütün bedenim benden ayrı hareket etti ve masanın üzerinde duran kristal içki şişesini alıp, viskiyi yere döktüm. Tuğra delici bakışlarını bana çevirdiği sırada tekrar masaya yöneldim. Çakmağı elime alıp yanmasını sağladım. Bütün hareketlerim benden bağımsız gelişiyordu. Tuğra ayağa kalktı ve, "Yapsana." dedi. Amacım dikkatini çekmekti, becermiştim ama beklediğim tepki bu değildi. Elleriyle kendine vurduktan sonra, "Umrumda mı sanıyorsun? Yapsana!" diye bağırdı. Titreyen ellerimle çakmağı tutuyordum. "Bana iyilik yaparsın. Sikilmiş hayatımı yok etmen umrumda mı sanıyorsun!" Konuştukça adımları da bana doğru yaklaşıyordu. O üzerime geldikçe geriye doğru gidiyordum. En sonunda duvara yaslandığım sırada Tuğra'da hiçbir şey söylemeden bana doğru yaklaşmaya devam ediyordu. Tek eliyle çenemi kavradı ve tam konuşacağı sırada bağırmaya başladım. "Dokunma lan bana! O kıza sürdüğün ellerinle bir daha bana dokunma!" Cümleler ağzımdan döküldüğü gibi, gözlerimden de yaşlar dökülmeye başlamıştı. Bu huyumdan nefret ediyordum. Tuğra bu tepkiyi beklemiyormuş gibi baktıktan sonra, "Elin orospusunu kıskanacak kadar kendini düşük mü görüyorsun?" diye sordu. Sorusu karşısında hayretler içerisinde kalmıştım. Sinirlerim bozulduğu için gülmeye başladım. "Kıskanmak mı? Sen buna kıskanmak mı diyorsun? Yaptığın şey bu kadar basit mi?" diye sordum. Temasının yakınlığıyla içki, sigara dumanı ve her zamanki gibi o ferahlatıcı odunsu kokuyu duyabiliyordum. "Neymiş lan benim yaptığım şey? İhanet mi, aldatmak mı? Tam olarak kimi ve neyi, Ada, söylesene! Sevgilimi mi? Sen misin lan sevgilim?" Kurduğu her cümleden sonra nefesim biraz daha kesiliyordu.

SERT KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin