Uyuyamıyorsun, yiyemiyorsun
Hiç şüphe yok ki derindesin
Boğazın kasılmış, nefes alamıyorsun
Tüm ihtiyacın olan
Bir öpücük daha
Bölüm Şarkısı : Florence and the Machine-Addicted to Love
Kemik rengi duvarların bulunduğu evin salonunda sessizlik hakimdi. Yağız'ın, o hepimizin aklındaki soru olan "Şimdi ne yapacağız?" sorusunu cevaplaması için buradaydık. Bacaklarımı altıma toplayıp, Tuğra'nın yanındaki yerimi almıştım. Tuğra her zamanki gibi yayılarak oturuyordu ve tek ayağı diğer dizinin üstündeydi. Oturduğumuz koltuğun arkasına attığı eliyle de fark ettirmemeye çalışarak saçlarımla oynuyordu ama ben gayet farkındaydım. Yine de hiçbir şey söylemiyordum. Herkes düşünceli gözüküyordu ama benim aklımdakiler, onların düşündüklerinden çok farklıydı. Rana'nın söylediği her cümle devamlı kafamda dönüp duruyordu.
"Herkes arkadaş olduklarını zannediyor, Ada."
"Seni oyun dışı bırakmayacağım. Topu sana atacağım. O zaman arkana bile bakmadan kaçacaksın."
Düşüncelerimi bölen şey, Tuğra'nın bakışları oldu. Ne zaman derin düşüncelere dalsam yüzüme hep böyle bakıyordu. Kaşlarını havaya kaldırarak ve gözlerini kocaman açarak. Böyle zamanlarda sanki ela rengi gözleri beynimin içinde dolanıyormuş gibi bir hisse kapılıyordum. Hiçbir şey söylemeden boyun girintisine başımı soktum. Koltuğun arkasında duran elini omzumun üstüne koydu ve beni kendine doğru bastırdı. Bu tutuşuyla sanki etrafımıza demirden bir kalkan çeviriyormuş gibi oluyordu. Sanki bana burada hiçbir şey olmazmış gibi.
"Planlarda değişiklik olacak."
Yağız'ın sesini duyunca kendimi birkaç saniyeliğine teslim ettiğim cennetimden çıktım. Ben duruşumu dikleştirmeye çalışırken, Tuğra daha dikkatli bir surat ifadesine bürünse de oturuşu hala umursamazdı. Tuğra'nın ruh hali gibi vücut dili de birbiriyle çok zıttı, ama çok şey ifade ediyordu.
"Artık Rana'ya güvenemeyiz." diye devam etti sözlerine Yağız.
Bu cümlesinin ardından, sağlam bir kahkaha attım. Kendime engel olmaya çalışmamıştım bile. Her ne kadar ben bunu yaparken Asena gözlerini ayırarak durmamı işaret etse de görmezden geldim.
"Rana'ya güvenmenin ne demek olduğunu bilmiyordunuz." dedim. O gece, herkes beni yalnız bırakmıştı. Şimdi bu anın keyfini sonuna kadar çıkartmak en doğal hakkımdı. Bu planın baştan beri işe yaramayacağını biliyordum. Hatta daha kötü olmuş, Rana'yı kışkırtmıştık.
Yağız, "Senin anladığın anlamda güvenmek değil, küçük hanım. Tuğra'ya hala beslediği duygulara güvendik. Arayı düzeltmek için yapabileceği şeylere güvendik. Sen de bunu mahvettin." dedi.
Ah. Lanet olsun. Bir anda tüm suç yine bana kalmıştı. Güntekin'lerin bununla ilgili bir sırrı olmalıydı.
Tuğra'ya hala beslediği duygular, demişti. Bu düşünceyi aklımda bir yere yerleştiremiyordum. Rana denilince aklıma telefona söylediklerinden başka hiçbir şey gelmiyordu. Bunları tek başıma kaldıramayacaktım. Birisiyle paylaşmam gerekiyordu. Bana yardımı dokunabilecek birisiyle. Eğer Seher burada olsaydı, hiç tereddüt etmeden onunla konuşurdum. Ama o yoktu ve bunu kendisi istemişti. Yine de ona kızamıyordum. Elimde olsa, herkesi bu durumdan kurtarırdım. Endişelenecek kişi sayısı azalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERT KARANLIK
Genç Kurgu"En parlak yıldızlar bile, karanlık olmadan parlayamaz." 13/12/2014