BÖLÜM 20 │ "DANS"

7K 241 4
                                    

Bu alevler,

Bu akşam,

Gözlerimin içine bak ve

Beni istediğini söyle

Benim seni istediğim gibi.


Bölüm Şarkısı : Ross Copperman - Hunger


İki günlük tatilimiz çoktan sona ermiş, kazasız belasız eve dönmüştük. Bar çıkışından sonra Tuğra'nın odasında yaşadığımız o garip an sanki hiç yaşanmamış gibi davranmıştık; yani her zamanki gibi. O gece Tuğra odadan çıkıp gitmiş, Onur'un odasında yerde uyumuştu. Bir sonraki gün şehri dolaşmakla geçti ve hava kararmadan yola çıkıp döndük.

Tuğra'yla tek kelime konuşmadık. Tek kelime. Onun emirleri dışında, tabi ki.

"Oğlum kızlarda gelsin!" Onur'un Tuğra'ya bağırmasıyla dönüp arkama baktım. "Bilmem, isterlerse." dedi ve saçlarını karıştırdı Tuğra. Umursamaz tavırlarını hiç kimse yadırgamıyordu. Benim de yadırgamamam gerekiyordu. Doğrusu buydu. 

Onur ile gözgöze geldik ve zaten yanımıza doğru ilerlediklerini fark ettim. Asena'yla Seher ilk tenefüste kahvaltı ediyordu, benim hiç iştahım yoktu. Bu bir rutindi.

Yanımıza birer sandalye çekip oturdular. Onur, "Şimdi kızlar," dedi ve Seher'e sırıttı. Yüzündeki yaygın gülüşüne karşılık bacak bacak üstüne atıp gözlerimi devirdim. "Tuğra'nın abisinin nişanı var. Aile dostları olarak, bizimkiler de orada olacak." Konunun nereye vardığını az çok kestirebiliyordum. Hiç ilgimi çekmediği için ben boş boş bakarken, Asena ve Seher pür dikkat dinliyorlardı. "Siz de gelsenize," diyerek konuşmaya devam etti, Onur. 

Tabi ya, Onur'un eşi Seher; Tuğra'nın eşi Asena. 

Mükemmel! 

Dışlanan olmaktan sıkılmıştım artık. Hiç zevk almadığım ortamlarda oradan oraya savrulup duruyordum. Hem ne işim vardı benim Tuğra'nın bilmem nesinin nişanında? Asena, "Davet ediliyorsak neden gelmeyelim?" diyerek düşüncelerimi tuz buz etti. Tuğra sandalyesinden öne doğru kayıp, Asena'nın elindeki tostu ısırdı. Şaşkınlığımı gizleyebilmek adına elimi enseme götürdüm ve bu garip olayı hiç görmemiş gibi davranmaya devam ettim. Tuğra, lokmasını çiğnerken, Asena'nın çenesinden tutup, "Senin davetiyeye ihtiyacın mı var şirine?" dedi ve sırıttı. 

Evet, yoktu tabi. 

Peki benim var mıydı? Bu sorunun cevabını öğrenmek istediğime pek emin değildim.

"Geliyorsunuz o zaman," dedi Onur. Yapmacık olmayacağını umduğum bir gülümsemeyle, "Ben yokum ya," dedim suratımı buruşturarak. "O gün işlerim var." Onur, "Hangi gün olduğunu söylemedik ki," dedi başını kaşırken. "Söyledik mi lan?" Direkt olarak Tuğra'ya baktı. Ama Tuğra'nın bakışları bendeydi. 

Asena, "Ya Ada!" dedi, kaşlarını çatarak. "İyice mızmızlanan çocuklara döndün." Elindeki tostu masaya bırakıp yönünü bana doğru çevirdi. Biraz daha açık sözlü olup, beni anlayışla karşılayacağını umuyordum. "Hem çift gidiyorsunuz siz," dedim. "Ne yapacağımki ben orada? Eğlenmenize bakın." Omuzlarımı silktim. 

Ciddiydim, gerçekten

Oraya gidip de iki çiftin düğün fotoğrafçısı olmaya hiç niyetim yoktu. İlk başlarda bu durum pek göze batmasa da, onların giderek birbirine yakınlaşması halinde benim yalnızlığım göze batar hale gelmişti. "Buluruz ya sana eş," dedi Onur. "Ne olacak kızım? Gel işte, alıştık bu gruba." 

SERT KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin