Dostum ol,
Bırakma, sar beni
Aç beni
Ben çok küçüğüm
Ve muhtacım
Isıt beni
Ve hayat ver bana
Bölüm Şarkısı : Sia-Breathe Me
Gelen seslerin üzerine çöktüğüm duvar dibinden yavaş yavaş doğruldum. Dikkatimi çeken başka şeylerin olduğunu Tuğra bakışlarımdan anladı. "Birileri geliyor..." dedim, merakına son vermek için. Bir süre dikkat kesildikten sonra, "Birileri gelmiyor. Birileri burada zaten." dedi ve ikimizde tuhaf bağırışmalara kulak kesildik.
"Bu boku yiyeni bulacağız, duydun mu?" dedi bir erkek sesi. Karşı taraftan hiç ses gelmeyince, "Duydun mu!" diye bağırdı aynı ses.
"Anladım, tamam!"
Bu sesin sahibi Onur'du. Ve biraz daha dikkatli dinleyince karşısında ona emirler yağdıranın Yağız olduğunu fark ettim. Bakışlarımı Tuğra'ya çevirdim. Kaskatı kesilen sert surat hatlarından, onunda benimle aynı şeyi düşündüğünü anladım. Tek elimden tutarak beni yönlendirdi ve sesin kaynağına doğru ilerledik. Adımlarımız çoğaldıkça sesler yakınlaşıyordu.
Spor salonunun arkasına gelince Yağız ve Onur'un görüş alanına girdik. Duvara yaslanan Onur, geldiğimizi fark edince yönünü bize doğru çevirdi. Yağız, Onur'un bakışlarını takip ettikten sonra Tuğra'yı baştan aşağıya süzdü. Yüzüne yayılan her zamanki tuhaf sırıtışıyla, "Aranızdaki buzlar erimiş bakıyorum." dedi ve çenesiyle kenetlenen ellerimizi işaret etti. Ani bir refleksle Tuğra'dan uzaklaşacakken, parmaklarımı daha sıkı kavrayınca olduğum yerde durdum.
"Bu iş fazla uzadı." diyerek konuyu değiştirdi Yağız. "Bütün bunları yapan her kimse bulacağız. Hep birlikte." dedikten sonra kollarını göğüs hizzasında birleştirdi. Başımıza gelenlerin ne kadarını biliyordu? Daha doğrusu, nereden biliyordu? "Bu videoyu yollayanı." dedi ve duraksadı. "Amacını." Her kelimesinden sonra, birkaç saniye tepkimizi ölçüyordu. "Motoru parçalayanı. Ada'yı vurduranı." Gözlerimi kıstım ve "Bütün bunları nereden bilebilirsin ki?" dedim. Bakışları, ilk defa benimle buluştu. Tam o anda ne kadar da Tuğra'yı andırdığını fark ettim. Sanki Tuğra'nın birkaç yıl sonraki hali tam karşımda duruyordu. Yağız, "Sarışın olanla arayı kapattık. Seninle de aynısının olmasını diliyorum aslında." diyerek düşüncelerimi böldü. Lanet olsun, Asena. "Motoru kimin parçaladığını biliyoruz." diyerek sessizliğini bozdu Onur. Tuğra, neşeden yoksun bir ses tonuyla güldükten sonra, "Belki de bilmiyoruz. Belki de sensin." dedi. Onur'un gözlerinin önüne bir sis perdesinin çekildiğini görsem de, hiçbir şey söylemedi. O tepki vermedikçe Tuğra daha da ileri gidiyordu. "Belki motoru parçalatan sendin. Ada'yı vurduranda sendin. Sonuçta Rana'nın bütün bunlara gücünün yetemeyeceğini ve bu işin arkasında bir başkasının olduğunu biliyoruz. Bu kişi neden sen olmayasın?" Tuğra bütün cümlelerini bastırarak söylemişti. Onur'un sabrının giderek taştığını görebiliyordum. "Olabilir, tabi ki." dedi Onur. Bir süre bekledikten sonra, "Ama baloya Rana'yla gelen ben değilim, sensin." diye devam etti sözlerine. Doğru mu duymuştum? Tuğra, baloya Rana'yla mı gelmişti? Düşünme fırsatı bulamadan, Tuğra elimi bıraktı ve Onur'un üzerine doğru yürüdü. Sağ işaret parmağını havada sallayarak, "Senin evveliyatını sikerim." dedi. Onur'un kendine güvenen dik duruşu beni şaşırtmıştı. Bundan birkaç saat önce kukla olduğunu kabul eden bir adamdan beklenmeyecek davranışlardı. Yağız, Tuğra'nın küfrünün etkisiyle daha fazlasına engel olmak istercesine, "Yeter bu kadar artistliğiniz. Planın dışına çıkmanızı istemiyorum." dedi. Tuğra duruşunu hiç bozmadan, "Karşımda yerin dibine gireceğine bir de bana dikleniyor pezevenk." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERT KARANLIK
Fiksi Remaja"En parlak yıldızlar bile, karanlık olmadan parlayamaz." 13/12/2014